1 Mart 2015 Pazar

Fırıncını oğlu


Yumaklı köyünde sıradan bir gün. Sabah ezanı ile birlikte Hasan usta simit fırınını dışarıdaki meşe odunları ile yavaş yavaş yakıyor. Çerkeş - Kızılcahamam yolu üzerindeki küçük simit fırını günün ilk ışıkları ile gelecek olan kamyon ve yolcu otobüslerin bekliyor. Bu çok işlek olamayan yol üzerinde neden bir simit fırını olduğunu düşünebilirsiniz. İlk gördüğümde bende öyle düşünmüştüm. Saat sekiz gibi fırıncı Hasan ustanın oğlu Mert fırına babasına yardım ettmeye geldi. Mert, Ankara üniversitesinde İngiliz tarihi ve edebiyatı okumakta, bazı haftasonları ailesinin ziyarete geliyor. İlk baharın etkilerini yeni yeni göstermeye başladığı, ağaçları tomurcuklandırdığı, kışın etkilerini kaybettiği günlerden, bir hafta sonu ailesini ziyarete gelmişti.

Saat 10:45 gibi fırnın kapısından üç kişilik bir aile girdi. Fırındaki masaların çoğu boştu. Günün bu saatinde çok fazla kişi gelmediği için bu boşluk usta için çok şaşırtıcı değildi.

Mert kapıdan giren ailenin içindeki kendi yaşlarındaki kızı gördü. Boş bir masaya oturana kadar gözleri ile takip etti. Normalde herkes kendi yiğeceğini ve çayını kendi alırken nedense bir garson edasıyla masaya oturan ailenin yanına bir garson edasıyla gitti, gözlerini kızdan alamıyordu. Siparişleri alıp, hazırlamak için babasının yanına gitti. Babası neden sipariş almaya gittiğini anlamadı. Akşam olunca babası neden böyle birşey yaptığını sordu. Mert “sadece içimden geldi” dedi ve konuyu değiştirdi.

Pazartesi okula gittiğinde kantinde ilginç birşey oldu. Bir gün önce fırında gördüğü kız, arkadaş grubu ile kantinde oturuyordu. Belki arkadaşları gider düşüncesi ile bir müddet öylece kızı ve arkadaşlarını izledi.

Daha sonra tüm cesaretini toplayıp masaya yöneldi. Masada dört kız koyu bir sohbete dalmışladı. Mert'in geldiğini farketmediler bile. Kızın tam karşısındaki boş sandalyeye oturup arkadaşlar merhaba dedi ve kendini tanıttı.

Kıza yönelerek sizi dün öğle saatlerinde Çerkeş - Kızılcahamam yolu üzerinde gördüğüme eminim, “acaba siz miydiniz?” diye sordu. Kızın yüzünde hafif bir gülümseme ile “evet, siz nereden biliyorsunuz” dedi. Fırının kendilerine ait olduğunu ve bazı hafta sonraları ailesinin yanına gittiğini anlattı. Bu sırada diğer kızlar “ders başlayacak hadi gidelim” dediler. Kız siz gidin dedi ve masada yanlız kaldılar. Kız tiyatro tarihi bölümünde okuyormuş.

Aslında tam olarak böyle olmadı. Mert dört kızın oturduğu masaya gitmeye cesaret edemedi. Belki giderler diye beklerken bütün hepsi masadan kalktılar ve kantinden çıktılar. Masanın birinde oturan arkadaşlarını gördü ve yanlarına gitti.

Arkadaşları biraz önce neden ayakta öylece dikildiğini sordular. Kızların yanlarına gitmek ve gitmemek arasında o kadar uzun süre kararsız kalmıştı ki. O karar verene kadar kızlar masadan kalkıp gitmişti. "Ev arkadaşımı arıyordum, evin anahtarını bana bırakacaktı" der. Masadankilerden biri "Osman mı? o da seni arıyordu, telefon etmiş açmamışsın. " der. Kızların olduğu masaya oturma kararsızlığı yüzünden çalan telefonu bile duymamıştı. Osman beş dakika ara ile 4 kez aramış fakat ulaşamamıştı.