21 Aralık 2015 Pazartesi

Mutsuzluğu seviyor gibi bir haldeyim

Artık kendimden şüphe etmeye başladım. Mutsuzluğu, mutluluktan daha çok seviyor gibiyim. Üzülmeyi, gülmeye tercih eder bir haldeyim. Boks ringinde kendimden büyük sikletteki bir boksörle karşılaşıp sürekli sağdan soldan yumruk yiyorum. Sanırım yumruk yemenin de bağımlısı oldum.





Hep mutsuz olunca mutluluğun nasıl bir şey olduğunu da unutmuş olabilir miyim acaba. Mutlu olduğum zamanları fark etmeyip sadece mutsuz hallerimi mi hatırlıyorum yoksa

Baharı bekliyorum, bu kış soğuk, sessiz ve mutsuz geçecek gibi görünüyor.

14 Aralık 2015 Pazartesi

Para

Bir gün olur da gözümü para hırsı bürür ve paranın hayattaki araçlardan biri olduğunu unutup, amacım haline gelirse, gözümü para hırsı bürürse birisi benim kolumdan çekip sen ne yapıyorsun, hayatı kaçırıyorsun desin

5 Kasım 2015 Perşembe

Ben kibrit kutusu

Yanmaya hazır bir kutu kibrit gibiydi hayatım,
Yanmaya hasret, yanmaya mahkum.

Bir kibrit alevi gibiydi aşkım,
Tutuşsaydı ormanları yakar, yok ederdi.

Defalarca yanıp, yakmaya çalışırken,
İlk esen rüzgarda sönüverdiler.

Daha kaç kibrit çöpü kaldı bilmiyorum,
Kutunun içi görevini yapamadan sönen kibrit çöpü mezarlığı.

Kaç defa aşık olur insan ömrü boyunca,
Gerçek aşkı ararken kaç defa kaybolur derin karanlıklarda.

Aşk ateşi ile Neron'un Roma'yı yaktığı gibi yanmak varken,
Küller içinde sönmüş bir kibrit çöpüyüm.

Dokunsan ağlayacağım

Daha iki gün önce yerinde duramayan ben şimdi dokunsan ağlayacağım. Mutsuz olmak bu kadar kolayken, mutlu olmak neden bu kadar zor.

Sudan bir sebep bulup ağlamak istiyorum.
Ayağım kapının eşiğine çarpsa, gülmek yerine ağlasam.
Yüzümü yıkarken gözlüğü çıkarmayı unutup yüzüme su çarpınca gözlüğü fark edip, gülmek yerine ağlasam.
Yeni yıkattığım arabanın üzerinde kuş pisliği görüp, gülmek yerine ağlasam.
Aslında bir ağlasam rahatlayacağım da gözlerim dolu dolu olsa da gülmek istiyorum.
Daha önce çok ağladım, artık gülmek istiyorum.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Şaşkınım

Bilmiyorsun, günlerdir aşkından sarhoşum.
Biçare değilim ama sen bilmiyorsun.
Fırtınada coşan deniz misali aşkından coşmuşken,
Aniden sakinleşiverdim, şaşkınım.
Uzun zamandır kalbim böyle atmamıştı, heyecanlıyım,
Biliyorum yine başlamadan bitecek, üzgünüm,
Her geçen dakika karamsar ve mutsuzum. 


3 Kasım 2015 Salı

Heyecan

Bir şey olacağı yok ama yinede heyecanlanıyor insan. Tamam kabul edelim heyecandan ölüyorum, salak gibi oldum. Çok sık olmuyor bari tadını çıkarayım. Ayakta duramıyorum, koltuğumda oturdum kaldım. Keşke zamanı biraz ileri sarıp baksam sonra geri alıp yaşasam.


6 Ekim 2015 Salı

Yaz renklerini özlüyorum

Ankara'da yaz biteli  daha 3-5 gün oldu. Güneş yüzünü göstermez oldu, sabahları karanlığa uyanmaya da az kaldı. Saatler geri alındığında o da tam olacak.

Yıllar önce hangi mevsim diye sorsalardı Kış derdim. Nedendir bilinmez, mevsim sonbahar oldu bile. Ben yazı özlüyorum. Tatil mevsimi olduğu için değil. Renklerin yavaş yavaş öldüğü bu sonbahar gününde yazın renklerini özlüyorum.

Sevdiğim renkler bile değişti. Siyah ve Lacivert yerine artık cıvıl cıvıl renkler seviyorum. İnsana umut veren renkler.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

İyi cesaret

Geçen gün internet üzerinden Kamerun'lu bir kız ile tanıştım. Adını arada sırada belgesellerde duyardım fakat hiç orada yaşan biri ile tanışmamıştım. Kamerunun afrikanın en alt kısmında bir yer olduğunu başkentinin denizle kıyısı olmadığını en büyük şehirlerinin istanbul kadar boğaza nazır olmasa da deniz ile kıyısı olduğunu öğrendim.

Uzun süredir kimse ile ingilizce sohbet etmiyordum. Güzel bir tecrübe oldu. Herkesin türk olduğu bir yerde neden ingilizce konuşasın ki.

Bir hafta kadar sohbet ettik. Kız sürekli ne zaman tanışacağız diye sordu. Geçiştirdim. Sonunda ağazındaki baklayı çıkardı. Türkiyeye gelmek istiyormuş. Çok erken birbirimizi tanımıyoruz vs derken seninle bir daha görüşmek istemiyorum diyerek görüşmeyi kesti.

Ben tek başıma ülke dışına çıkmaya cesaret edemezken, kız Kamerun'dan Türkiye'ye gelip benim yanımda kalma hayali kuruyor. Cesaretinden dolayı tebrik ediyorum. Ülke dışına tek başıma çıkamama cesaretsizliğimden dolayı da kendimi kınıyorum.

Geç de olsa öğreniyorum hayatı

Bir yalnızlık türküsü tutturmuş gidiyorken dün ilk defa araba ile 350 km tek başıma yol alınca farkettim. Aynı yolu daha önce motosiklet ile de gitmiştim. Üstelik araba ile 4 saatte gittiğim yolu motosikletle 8 saatte gitmiş. Bolca yemiş, içmiş, adrenalin dolu dakikalar geçirmiştim. Araba ile gidindetek derdim yokuş çıkarken motor devrinin düşmesine neden olan öncedeki sürücüler oldu.

Yine hazır yalnız kaldım. Yalnızlık hakkında düşüneyim derken farkettim. Evet, yalnızdım, evet bu bana biraz koyuyordu. Fakat bunu insanlar sürekli yapıyor hiç de gocunmuyorlardı.

Yazması bile zor geliyor fakat otuz yaşına geldim. Yalnızlık hakkında yazmayı da bırakıyorum. Ne şiir ne yazı. Belki hikayelerimin içinde biraz kullanabilirim. Sonuçta yalnızlık da hayatın geçirilmesi gereken bir evresi.

3 Temmuz 2015 Cuma

Yanlız fobisi

Onlarca yanlızlık konulu yazıya birini daha ekleyelim.

Yanlızlık fobim oldu. İşin kötüsü peşimi de bırakmıyor. Sanki ismini anınca yanında biten bir yaratık.

Bu gün iş hayatımda da yanlız kalalı bir ay oldu. Yanlız çalışmayacağım iş arıyorum. :) 

İşden ayrılma sebebim tek çalışmak olunca insanlar biraz garip karşılıyor. 

Ben sevmiyorum yanlızlığı fakat o beni çok seviyor olsa gerek ki paçamı bırakmıyor

21 Haziran 2015 Pazar

Gelecek planı yapamıyorum ama

Gelecek planı yapamıyorum ama hayalimdeki kadını biliyorum ve onu arıyorum. Şimdilik bir sürü sebepten evden çıkamasam da 

Gözlerine bakınca maviliğinde okyanusları yada gökyüzünü bulacağım birini istiyorum. 

Nasıl, niye bilmiyorum fakat kendimi boyu benden kısa kadınların yanında daha rahat hissediyorum. Şimdiye kadar aşık olduğum kadınların hepsi de benden kısa boyluydu. 

Bunca zaman sabit kalmış olsam da uçarı kaçarı biri olma niyetindeyim böyle de bir kadın istiyorum. Ömrünün 30 yılını durağan geçirmiş biri için hiperaktif olmak nasıl olur bilmiyorum. Fakat geleceğe yönelik tek belirlediğim şey bu.

Dağ devirme konusunda ustayım

Dağ devirme konusunda usta oldum. Davranışlarımla birşey yapmasam, sözlerimle, onu da yapmazsam yazarak dağ deviriyorum. İşin kötüsü bunu sonradan farkedip vicdan azabı çekiyorum.

Sanırım bir süre kendimi soyutlayıp insan içine çıkmasam iyi olur.

5 Haziran 2015 Cuma

Amaçsız nasıl yaşanır, yaşanıyor işte

Nasıl bu hale geidim bilmiyorum fakat hayatta hiçbir amacım, hırsım, hedefim kalmamış durumda.

Mal edinmeye karşıyken edindim. İki üç yıl borç ödeyeceğim. Ticaretten hoşlanmıyorum.

Gidip sessiz sakin bir yere yerleşme fikri tüylerimi ürpertiyor. Zaten yanlız yaşayan bir insan için başka insanları görememe fikri ürpertici.

Peki ne yapmak lazım. Bir amaç, bir plan, bir gelecek tahayyülü

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Pusulam bozuk rotam belirsiz

Bir insanın hayatında hiç birşey mi düzgün gitmez diyeceğim ama arada iyi gidden birşeyler de olmasa bu hayat gerçekten çekilmez.

Bozuk saat bile günde iki defa doğru zamana denk geliyor. Benimki saat bile değil sürekli umarsızca dönen bir pusula ve bir türlü kuzeye yönelmiyor.

Yolumu kaybettim, eskiden bir rotam da vardı. Artık rotam da yok. Denizin ortasında biri çarpsa da patlasam diye bekleyen deniz mayını gibiyim.

Bir mayın olarak şu denizdeki dalgalarda olmasa hayat çok sıkıcı olacak

22 Nisan 2015 Çarşamba

Kötü düşünmekten korkuyorum

Hikaye yazarken tıklandığım noktalardan biride olayların hep iyiye doğru gitmesi ama herşeyin iyi güzel olduğu şeyler pek ilgi çekmiyor.

Olabildiğince acı, hüzün ve entrika içeren hikayeler, romanlar, diziler, filmler daha çok ilgi çekiyor.

Benim de yazdıklarımın içine böyle şeyler eklemem gerekiyor. Fakat kendimden korkuyorum. Kötü şeyler düşünmekten korkuyorum. Kötü şeyler yazmaktan korkuyorum. Üstelik yapmasan da yaptı derler türü olaylar defalarca karşıma çıkınca bunları yazmaktan da bir o kadar korkuyorum.

Bunun sonucunda elinmde yazacak tek konu melankoli kalıyor. Bende artık melankoliden kavuşamayan aşıklardan çok sıkıldım. Biraz kan ve gözyaşı benim de kalemimden de dökülse fena mı olur.

15 Nisan 2015 Çarşamba

You And Me


Sen ve ben,
Sen ve ben,
Hiç kimse bebeğim ama sen ve ben (hey hey hey)
Sen ve ben (benim, benim, benim...)
Sen ve ben
Hiç kimse bebeğim ama sen ve ben
Eğer yıldızlar parlamazsa, eğer ay doğmazsa, eğer güneşin batışını bir daha asla göremezsem,
Ağladığımı duymayacaksın, şahidim olsun ki; lütfen inan bana, oğlum, biliyorsun yalan söylemem
Var olduğu sürece
Sen ve ben,
Sen ve ben,
Hiç kimse değil bebeğim ama sen ve ben (hey hey hey)
Sen ve ben (benim, benim, benim...)
Sen ve ben
Hiç kimse bebeğim ama sen ve ben
Eğer bir ruhu şöhretten ve altından daha fazla seversen, ve bu ruh senin gibi hissediyorsa
Bu doğal bir gerçek, geriye dönüş yok, ve sana bir önerim var
Şunu söylemek zorundasın ki
Sen ve ben
Sen ve ben
Hiç kimse değil bebeğim ama sen ve ben (hey hey hey)
Sen ve ben (benim, benim, benim...)
Sen ve ben
Hiç kimse değil bebeğim ama sen ve ben
Eğer aşk gerçekse onu göstermek zorunda değilsin
O doğru olduğunda zaten herkes bilecektir
Çünkü orada kimse olmayacak ama
Sen ve ben (sennn)
Sen ve ben
Hiç kimse değil bebeğim ama sen ve ben (hey hey hey)
Sen ve ben (ah ah ah )
Sen ve ben
Hiç kimse değil bebeğim ama sen ve ben
Sen ve ben bebeğim




You and me,
You and me,
Nobody baby but you and me. (Hey, hey, hey)
You and me, (My, my, my, my, my, my, my, my)
You and me,
Nobody baby but you and me.
If the stars don't shine, if the moon won't rise, if I never see the setting sun again,
You won't hear me cry, this I testify; please believe me, boy, you know I wouldn't lie.
As long as there is
You and me, (Ohhh, oh, oh, oh, oh)
You and me,
Nobody baby but you and me. (Hey, hey, hey)
You and me, (My, my, my, my, my, my, my, my)
You and me,
Nobody baby but you and me.
If you love a soul more than fame and gold, and that soul feels the same about you,
It's a natural fact, there's no turning back, and here's some advice to you:
You've got to say it's,
You and me, (Ohhh, oh, oh, oh, oh)
You and me,
Nobody baby but you and me. (Hey, hey, hey)
You and me, (My, my, my, my, my, my, my, my)
You and me,
Nobody baby but you and me.
When love is real, you don't have to show it.
When it is true, then everyone will know.
'Cause there'll be no one but
You and me, (Youuuuuuu)
You and me,
Nobody baby but you and me. (Hey, hey, hey)
You and me, (Ohhh, oh, oh, oh, oh)
You and me,
Nobody baby but you and me.
Do do do dooo do, woo woo
Do do do dooo do, woo woo
Do do do dooo do, woo woo
Do do do dooo do, woo woo
You and me baby.

Songwriters
Johnson, Larry Curtis
Published by
Lyrics © Sony/ATV Music Publishing LLC, Warner/Chappell Music, Inc

14 Nisan 2015 Salı

Ya aşk diye birşey yoksa

Aşık olmayı bile doğru dürüst beceremeyen biri olarak acaba diyorum aşk sadece filmlerde, romanlarda, şiirlerde kullanılan bir malzeme mi? Sadece ilkel dürtülerin gizli bir dışa vurumu mu?

Sonra da düşünüyorum. Geçmişte yaşadığım uykusuz geceler, çaresiz döktüğüm göz yaşları da mı yalandı. Ya da duyduğum heyecanlar. Peki onlar da mı yalandı. Hepsi sadece basit kelime oyunları mıydı?

Artık aşk hakkında yazmak yerine daha çok entrikalar, kötülükler, masum görünen kötü kalpli insanlar hakkında yazacağım. Mutlu sonra biten hiçbir hikayem olmadı. Belki bu yüzden biten hiçbir hikayem olmadı. Belki de hayat mutlu sonları sevmiyordur.

30 Mart 2015 Pazartesi

İşitsel İnsanlar

Diğer insanlara karşı yumşak bir karnım gibi dursa da şikayetçi değilim. Bakalım neymiş bu işitsel insanlar



İşitsel duyuları gelişmiş kimseler, kelimelere önem verirler. Onlar için kelimeler ve kelimelerin uyumu büyük önem taşır. Diyaframın ortasından derin nefes alırlar. Konuşurken, dinlerken ve düşünürken ağız seviyesindeki yerlere doğru bakarlar.

En çok hatiplik, şarkıcılık, sunuculuk, yazarlık, öğretmenlik, müzisyenlik gibi mesleklere ilgi duyarlar. En çok şu ifadelerle konuşurlar: "Söylediklerini duyabiliyorum. Kulağa hoş geliyor. Açık ve net olduğunu bağırarak söylüyor."

 İşitseller bir işi bitirmeden ötekine başlamazlar. Mantıksal akışa büyük önem verirler. Bakışları bir yanda bulunan birini dinler gibidir. İlişkilerinde konuşmayı ve sesleri duymak isterler. Sallanır vaziyette dururlar ve başları bir yana eğik telefon konumundadır. Göz hareketleri ortaya hatta sol aşağıya doğrudur.

 Bu kimseler için bir şarkı sözü yıllarca hatıralardan silinmez. İşitsel öğrencilerin müzik eşleğinde ders çalışmalarını çoğu öğretmen anlamaz. İşitsel bir öğrenci harmoni içermeyen gürültü gibi seslerden büyük rahatsızlık duyar ve o seslerden kurtulmaya çalışır.

 İşitseller zamanlarını çoğunu kendileri ile konuşarak geçirirler. Mantıklı ve anlamlı olmaya büyük önem verirler. Karmaşık cümleler kullanmayı ve konuşurken ayrıntılara inmeyi severler.

İnsanları anlamıyorum

Anlayamıyorum daha doğru bir terim olacak. Her insan birbirinden başka derya deniz, çözemiyorum. Tam ben bunu biliyorum dediğim anda tekrar yanılıyorum.

Eskiden pazar akşamları yayınlanan bir yarışmada bir oyun vardı, zaten başka bir yerde de görmedim. Bir yüzüğü çeşitli büklümleri olan bir boruda hareket ettirerek son ulaşmak amaç. Tek kural yüzük boruya deymeyecek. Ben hayatı böyle yaşamaya çalışıyorum. Hiç kimseye deymeden kendi yolunda gitmek. Fakat her denememde züccaciye dükkanına giren fil misali sağı solu parçalayıp çıkıyorum.

Sanırım hatayı başta yaptım ve uzunca bir süre de bunda ısrar ettim. Pes ediyorum artık bunu değiştirmeyi deneyeceğim. Nasıl yaparım bilmiyorum. Her uzun yolculuk ilk adım ile başlar diyerek ilk adımı atıyorum. Gerisini zaman gösterecek.

29 Mart 2015 Pazar

Bazen soruyorum kendime

Bazen soruyorum kendime kötü bir insan mıyım diye? Ve başlıyorum düşünmeye birilerine bilerek ve isteyerek kötülük yaptım mı diye?Kabul ediyorum melek değilim. Hatalar yapıyorum, umursamazım, patavatsızım. Birilerini istemeden de olsa kırıyorum.

Her insan yapar mı bilmiyorum ama ben bana her kötülük yapıldığında, sağımı solumu istemden bir yere çarptığımda düşünüyorum. Acaba birine bir kötülük mü yaptım diye. Zira birine istemeden de olsa bir kötülük yaptıysam ve onun cezasını bu dünyada çekemezsem işim zor diyorum kendime.

Düşünüp düşünüp vardığım sonuç şimdiye kadar birine bilerek ve isteyerek hiç kötülük yapmadım oluyor. Yapabilir miydim, onu da bilmiyorum düşünmek de istemiyorum.

Sanırım çok fazla düşünüyorum. Son zamanlarda kendi kendime konuşurken başkalarına da yakalanmaya başladım.

Düşünmeden sadece anı yaşamak istiyorum fakat yapamıyorum, bundan sonra da yapabiliryim bilmiyorum. Ben her adımı düşüp adım atarken başkaları nasıl yapıyor, öylece anı nasıl yaşıyor.

Derler derler




Önyargıların dedikoduyla buluştuğu ortamlarda insanların düşüncelerinin ne olabileceğini anlatan kıssada hissedir.
Kurtlar vadisi dizinde Polat'ın Çakır'a anlattığı hikaye;

Sandalcının birinin namı bütün istanbul'a "çapkın" diye yayılmış.. 
Rivayet oymuş ki sandalına binen hiçbir kadın elinden kurtulamıyormuş.. Bunu duyan zamanın biraz da feministi dişli bir kadın "Olur mu canım öyle şey. Ben bindiğim gibi inerim" demiş. Gitmiş bulmuş sandala binmiş. "Çek Göksu'ya" demiş. Çekmeye başlamış sandalcı kürekleri.. Kadın da sandalcıyı incelemeye almış tabii.. 

Sandalcı kadına hiç bakmadan kürek çekerken kendi kendine de mırıldanıyormuş.. 
"derler derler derler!.." 
Bir üç beş.. kadın dayanamamış.
"Ne derler be adam?'' 
Sandalcı kadına bakmış bıyığını burmuş ve gülmüş.. 
"Valla güzelim sen bu kayığa bindin ya!.. vermesen de verdi derler!"




22 Mart 2015 Pazar

Sevdim sevilmedim, seveni sevemedim

İlginç bir dünyada yaşıyoruz. Yeni bir hayal kırıklığından sonra ilginç bir şey oldu. Eğer çok shipsevdi değilsem ki öyleyim. Birinin bana karşı farklı bir ilgisi olduğunu hissediyorum.

Hani şu altıncı his mi, yoksa farklılığı hissetmek mi konusu var ya. İşte tam o noktadayım. Biraz sınayalım bakalım ne çıkacak altından.

20 Mart 2015 Cuma

Elimde başlayamadan biten aşklar

Patlamaya hazır bir volkan nasıl uykuya geçer?
Ben hislerimi nasıl unuturum?

İlk baharda yeni tomurcuklanan ağacın üzerine nasıl dolu yağar?
Yeni dikilmiş ağaç kadar bile meyvem yok. Tomurcuklanıp kuruyan aşklar!

Doğduğunda sivrisinekler bile eşini nasıl seçeceğini bilir.
Beni neden hala seçen olmadı. Kadınları bir türlü çözemedim.

Hala yalnız, hala kimsesiz, hala aşksızım.
Elimde başlayamadan biten aşklar

17 Mart 2015 Salı

Türk toplumunda kadının ekonomik özgürlüğü

Bir kaç satır karalayacağım. Daha önce aldığım notları aktarmakla başlayalım. Çok havalı da bir başlık seçtim. Hakkında tez yazılacak bir konu.

---

Bir erkek kadının ekonomik özgürlüğünü neden savunur. Aslında ekonomik özgürlüğü olmayan kadın kanadı kırık, uçamayan bir kuş gibidir. Onu çevreleyen bir kafes yoktur. Hatta masmavi gökyüzünün de altındadır. Fakat uçamaz. Etrafındakilerin bir kısmı neden uçmuyorsun derken, bir kısmı cevabı çoktan bulmuştur, uçmak istemiyor. Bu şekilde de mutlu.

Ekonomik özgürlük bir baton(deynek) görevi görür birey için, bu konu özelinde kadın için de. Hem bir denge hem de bir destek unsurudur. Hayata karşı yapılan bir yolculukta.

Daha somuta gidecek olursak, evli ve çalışmayan bir kadına göre, çalışmak;
  • Parası yettiğince sadece kendi için yapabileceği herşeyi ifade eder. 
  • Bir tartışmada sonuna kadar gidebilme olanağı ve/veya kapıyı vurup çıkabilme olanağı sunar.
  • Çaresizlikten sineye çekip susmama olanağı sunar.
  • Çocuğu varsa eğer onun için bir gelecek hayal etme olanağı sunar.
Hepsi olumsuz değil!
  • Ailesi ile daha yüksek bir refah ile yaşama olanağı sunar.
  • Çift için az da olsa işsizlikten korkmama olanağı sunar.




Yine yanılmışım

Bilinçaltı arşivi gururla sunar. Zeki Müren - Bir Sevgi İstiyorum



Herkes herşeyi istediği gibi düşünebilir ve istediği gibi yorumlayabilir.  Bende öyle yapıyordum fakat sıra gerçek hayata geldiğinde işler hiç de öyle gitmiyor. Bu kadar isabetsizlik sonucu sanırım insan psikolojisi üzerinde çalışmam gerekiyor. Hatta kadın özelinde derin çalışmalar yapmam gerekiyor.

---

Güzel bir heyecandı. Yine yanılgı yine hayal kırıklığı içerse de güzeldi.

16 Mart 2015 Pazartesi

Bu sefer büyüsü bozulmasın

Daha önce defalarca yaptım. Korktum, saçmaladım, sonunda hatalar yaptım. Bu sefer herşeyi mahfetmeye hiç niyetim yok. İçimden saatlerce sohbet etmek ve aşk şarkıları söylemek geliyor. Ha bir de sarılmak. Nasıl tuaf bir histir bilmiyorum. Deli gibi sarılmak istiyorum.

9 Mart 2015 Pazartesi

Kayahan - Seni Seviyorum

Dilime dolandı. Buraya da ekleyim.




Seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum diye
Senden önce kimseye
Söylemedim dersem
Yalan, yalan olur
Hiç hesapsız, çılgınca seni seviyorum

Bazen bir çocuğun karanlıktan korktuğu gibi
Seni sevmekten korkuyorum
Söylememem lâzım, biliyorum
Susmuyor içim
Seni seviyorum diyorum
Canımın istediği
İçimin titrediği
Bu ilk defa, öncesi yok

Sınıflandırma yapalım

Daha çok kadınlarda gördüğüm bir sınıflandırma; (erkekler de melek değil tabii)  
Sevenler; Bu kapsama giren kadınlara diyecek birşey yok. Baş üstünde tutmak gerek.

Faydacılar; Erkekler basit yaratıklar oldukları için onları kullanıp, karşılığında aşk verenler. Alan razı, veren razıysa buna da diyecek birşey yok.
Yedekte bekletenler; Beni en çok rahatsız eden sınıf bunlar. Yedek olduğunu anlamak da tecrübe istiyor. Seviyor mu? sever mi? bu kadın benden ne istiyor derken bir bakmışsın, görüşmeler azalmış. Zaten arada adı konulmuş bir şey (arkadaşlık, sevgililik, dostluk vs) olmadığı için yok olup giden bir vakit.

Tecrübe denen şey yenilen kazıklardan ve geçirilen zamanlardan ibaret bir olgu. Hele benim gibi deneyip yaşayarak öğrenen biriyseniz. Daha çok kazı yiyeceğiniz garanti.  Fakat pişman olmadan yaşamaya devam etmek gerek.

Hayatta her keşke, yaşanmasından mutluluk duyulan üç iyikiyi görütürse geriye birşey kalıyor mu bakmak lazım. Yada daha çok iyiki denecek iş yapmak lazım 

3 Mart 2015 Salı

Sarılmak geliyor içimden

İçimden sarılmak geliyor. Küçük bir çocuğun oyuncak ayısına sarıldığı gibi masumca. Cinsel dürtüler varmı işin içinde bilmiyorum. Sadece sarılmak istiyorum. Tabii tecavüzcü coşkun gibi her önüme gelene değil. Tek bir kişiye.  Masumane bir sarılmak fakat küçük bir çocuğun ayısına sarıldığı gibi hırpalarcasına. Belki çocukların hırpaladığı kadar hırpalamaya kıyamam ama olsun. Bir başlayalım bakalım sonunda neler olacak :)

1 Mart 2015 Pazar

Fırıncını oğlu


Yumaklı köyünde sıradan bir gün. Sabah ezanı ile birlikte Hasan usta simit fırınını dışarıdaki meşe odunları ile yavaş yavaş yakıyor. Çerkeş - Kızılcahamam yolu üzerindeki küçük simit fırını günün ilk ışıkları ile gelecek olan kamyon ve yolcu otobüslerin bekliyor. Bu çok işlek olamayan yol üzerinde neden bir simit fırını olduğunu düşünebilirsiniz. İlk gördüğümde bende öyle düşünmüştüm. Saat sekiz gibi fırıncı Hasan ustanın oğlu Mert fırına babasına yardım ettmeye geldi. Mert, Ankara üniversitesinde İngiliz tarihi ve edebiyatı okumakta, bazı haftasonları ailesinin ziyarete geliyor. İlk baharın etkilerini yeni yeni göstermeye başladığı, ağaçları tomurcuklandırdığı, kışın etkilerini kaybettiği günlerden, bir hafta sonu ailesini ziyarete gelmişti.

Saat 10:45 gibi fırnın kapısından üç kişilik bir aile girdi. Fırındaki masaların çoğu boştu. Günün bu saatinde çok fazla kişi gelmediği için bu boşluk usta için çok şaşırtıcı değildi.

Mert kapıdan giren ailenin içindeki kendi yaşlarındaki kızı gördü. Boş bir masaya oturana kadar gözleri ile takip etti. Normalde herkes kendi yiğeceğini ve çayını kendi alırken nedense bir garson edasıyla masaya oturan ailenin yanına bir garson edasıyla gitti, gözlerini kızdan alamıyordu. Siparişleri alıp, hazırlamak için babasının yanına gitti. Babası neden sipariş almaya gittiğini anlamadı. Akşam olunca babası neden böyle birşey yaptığını sordu. Mert “sadece içimden geldi” dedi ve konuyu değiştirdi.

Pazartesi okula gittiğinde kantinde ilginç birşey oldu. Bir gün önce fırında gördüğü kız, arkadaş grubu ile kantinde oturuyordu. Belki arkadaşları gider düşüncesi ile bir müddet öylece kızı ve arkadaşlarını izledi.

Daha sonra tüm cesaretini toplayıp masaya yöneldi. Masada dört kız koyu bir sohbete dalmışladı. Mert'in geldiğini farketmediler bile. Kızın tam karşısındaki boş sandalyeye oturup arkadaşlar merhaba dedi ve kendini tanıttı.

Kıza yönelerek sizi dün öğle saatlerinde Çerkeş - Kızılcahamam yolu üzerinde gördüğüme eminim, “acaba siz miydiniz?” diye sordu. Kızın yüzünde hafif bir gülümseme ile “evet, siz nereden biliyorsunuz” dedi. Fırının kendilerine ait olduğunu ve bazı hafta sonraları ailesinin yanına gittiğini anlattı. Bu sırada diğer kızlar “ders başlayacak hadi gidelim” dediler. Kız siz gidin dedi ve masada yanlız kaldılar. Kız tiyatro tarihi bölümünde okuyormuş.

Aslında tam olarak böyle olmadı. Mert dört kızın oturduğu masaya gitmeye cesaret edemedi. Belki giderler diye beklerken bütün hepsi masadan kalktılar ve kantinden çıktılar. Masanın birinde oturan arkadaşlarını gördü ve yanlarına gitti.

Arkadaşları biraz önce neden ayakta öylece dikildiğini sordular. Kızların yanlarına gitmek ve gitmemek arasında o kadar uzun süre kararsız kalmıştı ki. O karar verene kadar kızlar masadan kalkıp gitmişti. "Ev arkadaşımı arıyordum, evin anahtarını bana bırakacaktı" der. Masadankilerden biri "Osman mı? o da seni arıyordu, telefon etmiş açmamışsın. " der. Kızların olduğu masaya oturma kararsızlığı yüzünden çalan telefonu bile duymamıştı. Osman beş dakika ara ile 4 kez aramış fakat ulaşamamıştı.

19 Ocak 2015 Pazartesi

Benim yine aşık olasım geldi

Nereden geldi bilmiyorum önüme bir Ahmet Selçuk İlkan şarkısı geldi, Selami Şahin şöylüyor, Ben bir tek kadın sevdim diye. Dinledikçe efkar bastı beni. Sarhoşun pisi gibi melankolinin ağırı da hiç çekilmiyor. İçimden aptallar gibi ağlamak geliyor. Sahi başka biri için göz yaşı dökmeyeli 3-5 yıl oldu. Belli ki o da bir ihtiyaç benim için.





İnsan aşık olmaktan korkar mı? Ben korkar oldum,
Hayattaki nice hayal kırıklığı gibi,
Aşk da bir hayal kırıklığı benim için,
Cam kapıyı farketmeden defalarca kapıya vurmak gibi aşk,
Keşke kapıya vurunca hissedilen kadar hafif olsa acısı,
Mutlu olmak için aşık oldum beceremedim,
Acı çekmek için aşık oldum ona da yar razı olmadı,
İnsanlar yanlız doğar ve yanlız ölür derler,
Hiç kimse yanlız yaşamaktan bahsetmedi bana,
Ama ben yaşıyorum, kalabalıklar içinde yapayanlız,

Tamam abartmayım yapayanlız değilim,
Zaten o kalabalıklar çoktan evlerine gittiler,
Sadece aşk ateşini özledim, beni kavuran,
Kalbimi delicesine çarptıran,
Yanında olmak istediğimde işi gücü bırakıp yanına koştuğum,
O anları tekrar istiyorum,
Belki canım yanacak, fakat yinede istiyorum

2 Ocak 2015 Cuma

Yüzünü görmediğim kadın

Eski filmleri kurcalarken denk geldim.  Sözler güzel belki devamı da vardır fakat google cevap vermiyor.

Sen benim aynı şarkılar gibi değişmeyen aşkım
Geçmişin izlerinde saklısın, kimbilir nerdesin
Yüzünü görmediğim kadın, sesini duymadığım aşkım