8 Aralık 2012 Cumartesi

Yazmak ve öğretmek ayrı ayrı mutlu ediyor beni

Geçenlerde bir video izledim. Amerika'da bir profesör öğrencileri ile arasında geçen bir diyalogdan bahsediyordu. Öğrenciler okuldan mezun olacağız ama daha ne iş yapacağımızı bilmiyoruz diyorlardı. Profesör de yöntem olarak çalışmak için en önemli sebebimiz olan parayı ortadan kaldırdığınızda sizi mutlu edecek olan mesleği yapmalarını öneriyordu.

Ben ilk okul yıllarından beri hikaye yazmaya çalışıyorum. Geçenlerde o kargacık burgacık yazımla yazdığım bir şeyleri buldum. O yılları tam net hatırlamasam da yazdığım hikayemsi metinleri arkadaşlarıma okutur onların yorumlarını alırdım. Beni yazmaktan daha çok onların okunması, okuyan kişinin bir an için kafasında bir kibrit ateşi de olsa yanması daha çok mutlu ediyor.

Bir defasında yazdığım bir şiiri okuması için bir arkadaşıma göstermiştim. Arkadaşım kendinden bir şeyler bulduğunu kendi lisanı haliyle bana anlatmıştı. O sırada hissettiğim mutluluğu anlatamam. Başarılı yazılar için okuyucunun kendinden bir şeyler bulduğu yazılardır deniyordu.

Öğretmekte yazmak kadar beni mutlu ediyor. Fakat sıradan tahtaya çizip anlatarak yapılan bir eğitim, öğretim değil. Ben göstermeliyim karşımdaki kişi ya da kişiler benden bir şeyler öğrenmeli, ben anlatmalıyım karşımdaki kişi uygulamalı.

Anlattığım şeyi uygulayan kişinin gözünde gördüğüm ışık ile yazdığım şeylerde kendinden bir şeyler bulan kişideki aynı. Bende yarattıkları etkide öyle.

Hayatımın bir döneminde hali hazırda geçimimi sağlayan işten vazgeçecek olursam yazdıkları okunan bir yazar ya da anlatacak bir şeyleri olan bir eğitmen olmak istiyorum.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Koç burcu ve Yengeç yükseleni

Burç olaylarına inanmayım diyorum fakat kader hep gözümün içine burç olaylarını sokuyor. İşim gereği astrolojiyi takip ediyorum.

Gelelim bana aşağıdaki videoda da göreceğiniz gibi Koç burcuna ve Yengeç yükselenine sahibim. Sürekli kendi içinde bir çatışma. Koç kalk gidelim der yengeç burası güzel. İçine kapansamı dışarı açılsa mı bir kararsızlıklar. Nedir bu canım niye yaşıyorum ben bunları. Hadi ben yaşıyorum bunları burçlar nasıl biliyor benim ruh hallerimi. Haftalık burçları cuma günü okuyup pazartesiden cumaya kadar yaşadıklarımı nasıl tutturmuşlar diye hayrette kalıyorum.



18 Kasım 2012 Pazar

Galiba yaşlanıyorum

Geçmişi daha sık anmaya başlıyorsan, yaşlanıyorsun demektir. Son zamanlarda bende geçmişi daha sık anmaya başladım. Keşkelerle ya da özlemle değil, sadece geride kaldıkları için. Eski filmler gibi, senelerdir tekrar tekrar sahneye konan oyunlar gibi.  

Geçmişte hiç tüylerimi ürperten bir keşkem olmadı. Belki olmalıydı, belki bunu söylemek için yaşıyorum bu anı. Hiç risk almadan geçen bir ömür neye yarar ki. Ya da hiç pişmanlığı olmayan bir hayat gerçekten yaşanmış mıdır? Ne kadar kalabalıklar içinde hiç kimseye değmeden sürdürülebilir bir hayat. Maharet hiç kimseye değmeden yola devam etmek midir yoksa sağa sola çarpa çarpa yara bere ala ala ama durmadan ilerlemek mi?

Bir şeyleri değiştirme vaktidir dostum. Vakit belki sonsuza kadar öyle yada böyle sürdürülebilir bir döngüden çıkma vaktidir. Vakit risk alma vaktidir sonun hiç düşünmeden. 

Vakit hata yapma vaktidir. 

Vakit geriye dönüp baktığında sevinçli ya da üzücü bir şeyler hatırlayacak şeyler yapma vaktidir. 

Her şey için daha da geç olmadan ... 

Not: Peki hiç bir şey için geç değil ve geç değil bir şey için hiçbir şey diyen şair ne olacak. O konu için düşünecek daha çok ama çok vakit var.

11 Kasım 2012 Pazar

Çağrışımlar, çağrışımlar

Bu çağrışımlar beni benden alıyor. Her kelime artık geçmişten birşeyleri çağrıştırıyor. Yaşlanıyormuyum neyim. Evin kapısından çıkarken kendine iyi bak diyen bir akraba gün boyu Candan Erçetin'den Saçma şarkısını saatlerce içimden söylememe neden oldu. Ya da ne bileyim. Daha önce gittiğim ve tekrar gideceğim bir mekanı düşünürken geçmişte oraya gittiğim kişiler, o kişinin kullandığı telefonun markası, telefon üreticisinin giderek azalan pazar payı haberi, haberin yayınlayan internet sitesi... ben sıkılıp durana kadar devam eden beyin cimlastiği.

Bunun yorgun halde uyanık kalmaya çalışırken üstelik bir de biri ile konuşurken gerçek/rüya arası hali var. O tam evlere şenlik. Benim açımdan açıklanabilecek olsa da karşıdaki kişiye ağa bu adam ne diyor dedirtecek kadar garip çağrışımlar.

1 Kasım 2012 Perşembe

Bunu öğrenmek için mi?

Onsuz yapamam dediğim kişilerden ya da şeylerden gün gelip ben vazgeçebiliyorsam niye debelendim ki ben onca zaman. Bunu öğrenmek için mi?

1 Ekim 2012 Pazartesi

Kinetik enerji

Her cismin olduğu gibi onun da bir kinetik enerjisi vardı. Bu enerjiyi ortaya çıkarmak için artık harekete geçmesi gerekiyordu.

Sert geçen bir kışın ardından tek katlı evinin bahçesindeki depo/garaj karışımı yapıya doğru yürüdü. Kışın bu depoya sadece kar küreme aletlerini almak için, bazende sobayı tutuşturmaya ayırdığı odunları daha küçük parçalara bölmek için kullandığı baltasını almak için girerdi. Bu sefer depoya geliş sebebi başkaydı. Kış bitmiş, ilkbahar gelmişti. Ağaçlar tomurcuklanmaya başlamış. Eriyen kar suları dereleri coşturmuş. İlk baharda uyanan doğa gibi onunda uyanma vakti gelmişti. Her ne kadar kışı yatarak geçirmese de çok da hareketli bir dönem geçirdiği söylenemezdi. Haftada bir gün şehre inmiş onun dışındaki günleri tek başına evinde geçirmişti. Bolca kitap okumuş, hayaller kurmuş hatta kendine oyalanmak için maketten gemiler, evler yapmıştı. Şehre gittiğinde bu maketleri satıp parası ile hobisini daha da sürekli kılmıştı.

Deponun kapısı tiz bir sesle açıldı. Kendi kendine "Bu kapıyı da yağlamayı hep unutuyorum" dedi. Depoda bir traktör, bir kar motoru, bir tane de eski model otomobil duruyordu. Otomobilin üzerindeki tozları farkedip bayadır kullanmadığını hatırladı. "Belki de artık çalışmıyordur" diye de söylendi. Duvardaki dolaptan otomobilin anahtarını aldı. Kapısını açtı. Otomobilin kapısı da deponun kapısı gibi tiz bir sesle açıldı. "Hay Allah bu da mı?" dedi. Kontak anahtarını taktı ve çevirdi. Bir denedi olmadı, iki denedi olmadı. Sonradan hatırladı ki aküsü bitmesin diye akünün kutup başlarını çıkarmıştı. Oturduğu kolduğun sol tarafındaki kolu çekti ve kaput açıldı. Motorun üstünü neredeyse örümcekler kaplamıştı. Eliyle örümcek ağlarını aldı. Kutup başlarını taktı ve kaputu kapatmadan otomobili tekrar çalıştırmayı denedi. Bir, iki derken otomobil tıngır mıngır diyerek çalışmaya başladı.

Otomobili deponun dışına çıkardı. Bunu bir temizleyelim dedi içinden. Deponun girişinde yerde metal bir kapak vardı. Kapağı kaldırdı. Donmasın diye cam elyafları ile sarılmış musluğa hortumu taktı ve musluğu açtı. Raflardan bulduğu deterjan ve dolaptan aldığı fırça ile otomobili yıkamaya başladı. O yıkadıkca mas mavi otomobil yeni gibi parlamaya başladı. Yıkadığı otomobili kuruması için orada bırakıp evin yolunu tuttu. Bu kadar hareket karının açıktırmıştı. Buzdolabını açtı ve dünden kalan yeşil fasülye yemeğini aldı. Ocakta ısıtıp bir güzel yedi. Yemekle birlikte diğer ocağa koyduğu çay da neredeyse olmuştu. Bir fincan çay alıp bahçede duran otomobili gören bir yere sandalyesini çekip oturdu. Bir yandan kuş cıvıltılarını dinlerken bir yandan otomobilini seyrediyordu. Otomobili seyrederken yıllardır ona neden binmediğini düşünmeye başladı.

30 Eylül 2012 Pazar

Yanlız da yaşarım

Yanlız doğdum, büyük ihtimalle yanlız öleceğim. Tek isteğim yanlız yaşamamaktı. Yaşadıklarımı paylaşmamın başlıca nedeni de başkaları ile birliktede birşeyler yapmak istemekti. Ama demekki yanlış yapıyorum. Yanlız da yaşarım. Birlikte yapmak istedğim herşeyi yanlızda yaparım. Belki yanlız yapmam gerekiyordu zaten. Teslim oluyorum, kendimi yanlızlığın kollarına bırakıyorum.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Çok kötü günler geçiriyorum çok

İyi de kötü de göreceli kavramlar fakat çok kötü günler geçiriyorum çok. Sandım ki çevremdeki insanlar benim gibidir.Sözünde durur güvenilir. Sandım ki birbirini tanımayan iki tanıdığımı ortak bir menfaatte birleştirirsem ikisi de karlı çıkar. Ben hep sandım. Kendimi bataklığa saplanmış bir kuş gibi hissediyorum. Çırpındıkça batıyorum ama çırpınmazsam da çıkma şansım yok.

Farkettim ki tanıdığım, tanımadığım herkesten sürekli kazık yiyorum. Tanımadıklarım sorun değilde tanıdıklarımdan kazık yemek koyuyor be. Hatta ben nerede yanlış yaptım dedirtiyor insana.

18 Eylül 2012 Salı

Kendime not2

  • İnsanlara körü körüne güvenme. Unutma bu bir santranç oyunu, yaptığın hatalı hemlelerden sonra neden vezirimi kaybettim diye üzülme.
  • Bir ürün alacaksan mağazada gördüğün ilk ürünü alma, istediğini ürünü al. Gerekiyorsa getirilmesini bekle. Sonra neden bunu aldım diye üzülme.
  • Çevrendeki insanları karıştırma, kesişim kümeleri yaratmaya kalkışma. Her seferinde sen zarar görürsün.
  • Kefil de olma, borç ta verme. 
  • Yerine yenisini koyamayacağın hiçbirşeyi riske atma.

9 Eylül 2012 Pazar

Benim hala umudum var

Yan komşu radyoda Murat Kekilli - Bu Akşam Ölürüm dinler. Ve ben yazmaya başladım.

Bitmeyen bir kaçış, bir yerden ya da birşeylerden,
Amaçsız, sadece kaçmak için,
Belki ortamdaki şeylerden,
Belkide ortamda olmayan şeylerden,
Orada olmama isteğinin sonucu kaçış.

Ölüm kaçışların en saçması,
Ölüm kaçışların en çaresizi,
Birşeyleri değiştirebilme umudunun yitirilmesi,
Belki de umudun ölmesidir insanı öldüren,
Şairin dediği gibi belki "bir umuttur yaşatan insanı".

Mahsar Alanson - Benim Hala Umudum Var


4 Eylül 2012 Salı

Belki bir gün

Herşeyi önce kendi için yapar insan. Birine yardım ederken ya da biri elini uzattığında orada olmaya çalışırken hep aklımda aynı şey, belki bir gün benimde yardıma ihtiyacım olduğunda elimi uzattığımda birileri orada olur. Şimdiye kadar hiç olmadı. Elimi her uzattığımda karşılaştığım boşluktan korkar oldum. Hayat belki bir boşluktan ibaret. Belki etrafta zaten kimse yok.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Gitmek özgürlük müdür?

Gitmek özgürlük müdür? bulunduğu şehirden çok uzaklara. Yoksa gitmek bir kaçışmıdır geride bırakılanlardan. Zaten özgürlük için birşeyleri geride bırakmak gerekmez mi?

...

10 Ağustos 2012 Cuma

Aklım karışık

Hayalimdeki seni anlatayım biraz,
Rüyalarımdaki kadın, hayallerimdesin yüzün gizemli,
Boyun benden biraz kısa, niyedir bilmem,
Tenin neden benim tenimden koyudur, hiç akıl erdirmem,
Dedim ya aklım karışık.

Sadece hayallerimde kalma, yok istemem,
Bir kerecik yüzünü göster de bulayım seni,
Sağa sola bakınmaktan yoruldum, pes etmedim ama,
Bu deliye imkan ver de bulayım seni.

Kötü bir niyetim yok yemin ederim,
İste, oturup saatlerce seni dinleyim,
Hayalimde bir silüetten öte olmanı isterim,
Seni bulmak için fırsat kollar bedenim,
Hep seni düşünmekten midir, bilmem,
Dedim ya aklım karışık.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Aşk dediğin sarsmalı dedi biri

Aşk dediğim sarsmalı dedi biri. Aşık olanın hayatını altüst eder aşk. Eğer aşık olduğunu düşünüyorsan etrafına bak dünya aynı mı? aynı hızda mı dönüyor? sen aynımısın? herkes aynı mı?

Bir yanımı kaybettiğimi anladığımda artık çok geçti

Bu konu aşkla ilgili değil sadece benimle ilgili. Aldığım yaralar o kadar ağırdı o kadar canımı acıtıyordu ki, bende iyileşmek için inzivaya çekildim. Her yara aldığımda biraz daha derine  gittim. Her iyileştiğimde çıkmak için biraz daha fazla çaba gösterdim. Şimdi bir yanımı bu giriş çıkışlar sırasında kaybettiğimi anladım. Artık at gözlüklerim vardı. Sadece tek bir yönü görmeyi sağlayan. Etrafta olup bitenleri anlamayan, baksa da görmeyen, duysada algılayamayan biri olmuştum.

Farketmek birşeyleri değiştirmenin ilk adımı oldu hep. Sıra bu sorunu düzeltmeye geldi. Belki süperman değilim. Özel yeteneklerimle her olan biteni anlayamıyorum fakat olabildiğince çok etrafta olan biteni anlamak üzere çalışmalara başlıyorum.

19 Haziran 2012 Salı

Vermeden almayı öğrenmelisin arkadaş

Neler vermedin ki insanlar uğruna,
Hayallerini, zamanını, gücünü,
Sana ne kattı düşün be arkadaş,
Karda isen ne ala,
Zarardaysan hiç durma buralarda,
Kaç kurtul be arkadaş.

Vermeden almayı öğrenmelisin arkadaş,
İçinde insan olan her durumda ve ortamda,
Vermeden almayı öğrenmelisin arkadaş,
Sen verdikçe daha fazlasını isteyecekler,
Söylemeseler de bekleyecekler,
Sen verdikçe daha fazla, daha fazla isteyecekler,
Vermeden almayı öğrenmelisin arkadaş,

Hadi beceremedin diyelim vermeden almayı,
Bari verdiğini kurtar be arkadaş,

Yazması kolay dersin içinden,
Belki arada okurda akıllanırsın be arkadaş,

10 Mayıs 2012 Perşembe

Bir şarkı çaldı radyoda

Radyo'da çalan şarkıyı dinlerken bir hikaye geldi gözlerimin önüne, hikayenin içinde ben yoktum sadece sen vardın ama yinede sevmiştim ben o hikayeyi.

2 Nisan 2012 Pazartesi

pişman olmadan uyumak

Hep kötü şeyler olacak değil ya, Mümkün müdür bilmiyorum. Eğer mümkünse mevladan gözümü kapatıp uykuya daldığım her gece o zamana kadar yaşadıklarım için bu geceki kadar iyiki yaptım diyebilmek istiyorum.

23 Şubat 2012 Perşembe

Yalnızlık

Yalnızlık kötü bir dost, hırçın bir sevgili,
Sadece ister, hemde hiç durmadan,
Her isteği biraz daha köşeye sıkıştırır zavallı yalnızı.

Yalnızlık kötü bir dost, hırçın bir sevgili,
Hep kendini düşünür, sadece kendini,
Geride sessiz, suskun bir yalnız kalır.

15 Şubat 2012 Çarşamba

Bu yanmada nedir

Saframdaki bazı taşlardan kurtulmaya karar verdim. Kolay ve acısız olacak gibi görünüyordu. Kimse bana acıyacağını söylememişti. Doktorlar orada kalırlarsa çekecceğim acının, alındığınnda bir defada çekeceğim acıdan fazla olacağını söylediler.

9 Şubat 2012 Perşembe

İnsan geçmişten korkar mı?

İnsan geçmişten korkar mı? Ben ilk defa bu gün korktum. Geçmişimde yaşadıklarımdan değil. Bu günümden korktum. Hiç değişmemiş halimden, aklımda hiçbirşey kalmayan yaşantımdan korktum. Geçmişte fotoğraflarda güzel ben nerelerde şimdi. Nerelerde o laylaylom zamanlar. Özlemedim o günleri ama o tim yaşamaları özledim. Hiçbir şeyi düşünmeden özgürce yaşadığım zamanları.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Arabesk hüzün

Bir arabesk hüzün kapladı içimi,
İsmin aklıma, yüzün gözümün önüne geldi,
Çoktan unutmalıydım oysa,
Şu birkaç satır da olmasa belki unuturdum,

Yine eski günler geldi aklıma,
Belki üzerinden çok vakit geçmedi,
Ama ben defalarca yaşadım o sahneleri,
Yanlız kaldığım anlarda hayalin vardı yanımda,

Bir arabesk şarkı çalar arka planda,
Dinlemesen de, dinlemesem de,
Gereksiz bir kederi acı bir gülümseme takip eder,
Belki gözler güler, dalar bir köşeye,

...