31 Ağustos 2011 Çarşamba

Nereden geldin aklıma

Tam unutmaya karar vermiştim seni,
Unutmak için çareler arıyorken bulmuştum kendimi,
Sensizliğin mutsuzluğu sarmıştı her yanımı,
Nereden geldin aklıma şimdi.

Tam bırakmıştım kendimi yanlızlığa,
Karamsarlık denizine açılmıştım,
Fotoğrafın geldi gözümünün önüne,
Nereden geldin aklıma şimdi.

Biliyorum benim değilsin,
Hiç olmadın, olmayacaksın,
Söyle neden hala aklımdasın,
Nereden geldin aklıma şimdi.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Seni düşünüyorum

Sanki bir gitme mevsimindeyiz,
Önce kısa bir süre sen gittin,
Gidişini de, dönüşünü de gördü bu gözler,
Şimdide benim gitme vaktim,
Ben hala gitmeyi değil, seni düşünüyorum,
Seni düşününce umursamıyorum gitmeleri,
Kısa bir süre sonra gidecek olsam da,
Gitmek kaçınılmaz olsa da,
Gene bir gitme vaktinde,
Seni düşünüyor olacağım.

7 Ağustos 2011 Pazar

Dokunamamak

Dokunamanın nasıl insani bir his olduğunu farklı yollarla öğrendim. Kendimi hep sesteş olarak nitelendirip iletişimi ses ile yaptığımı düşünürdüm. Fakat sesteş olmak diğer duyuları hiç kullanmayacağım anlamına gelmemeliydi. Bunun yanılgısına düştüm ve bir hata yaptım, kendime bununla yetinebilirim dedim. Olmadı, yapamadım, geri adım da atamadım. Bunun nasıl bir acı verdiğini kelimelerle bile anlatamıyorum. Sadece kendime kızıyorum. Şuan uyumak yerine bunları düşünüyorsam bir yerde hata yapıyorum demektir. Umarım çözüm zamandadır, zira çözümü kendimde bulamıyorum.

--

Bir veda bu kadar sıradan olmamalıydı. Sıradan birileri ile bile böyle vedalaşmazken sıradan olmayan özel biri ile veda böyle olmamalıydı.

5 Ağustos 2011 Cuma

Bir zaman makinesi istiyorum

Belki bunlar askere gitmeden önceki son hayallarim. Belki de askerliğe yada diğer herşeye olduğundan fazla anlam yüklüyorum. Zaten herşey bizim üzerine yüklediğimiz anlamlardan ibaret değil mi?

Bir zaman makinesi istiyorum. Sadece kendim için, bencilce ama olsun, ben sadece kendim için istiyorum. Biliyorum dayanamaz başkalarına da kullandırım ama sadece yanlarında ben de olursam. Geçmişi de istemiyorum. Geçmiş geçti gitti. Yaşanan sevinçler, üzüntüler de öyle. Ben geleceği istiyorum. Gelecekte ne haldeyim, nasıl bir hayatım var. Bu gün etrafımda olan insanların kaç tanesi gelecekte de yanımda. Tamam nedenleri, niçinleri de istemiyorum. Tamam söz müdahale de etmeyeceğim. Sadece bir arkadaşa bakıp çıkacağım. Adı benimle aynı, boyuda öyledir umarım, tamam kilosu aynı olmaya bilir. Belki yıllar bir şarap gibi daha da yakışıklı yapar. İyi de bir işi vardır. Belki hayallerinin peşinden gitmiştir. Her zaman ki gibi parası az olsa da mutludur. Belkide şuankiden daha kötü bir haldedir. İzbe kahvehanelerde okey oynayıp, mahalle aralarında serserilik de yapıyor olabilir.

Şimdiye kadar hayallerinin peşinden giden bu genç adam, gelecekte nasıl biri olacak kim bilir. Acaba gerçek aşkı bulabildi mi? Aradığı gerçek aşk hep etrafındamıydı, yoksa aşkı birden biri karşısında beliren bir çift gözde mi buldu.

En önemlisi kendine verdiği sözleri tutabildi mi? İnsanlar genelde tutmaz sözlerini ama kendi de kendine verdiği sözleri tutmamışsa neye yarar yaşanan hayat.

Çok değil 5 yıl sonrasına gitmek istiyorum. Bir kere söz verdim müdahale de etmeyeceğim. Sadece otuzlarının başında bir delikanlıya bakıp çıkacağım. Belki saçlarına aklar düşmüştür. Belki de hayatına küsmüştür. Belki sirkelenip kendine gelmiştir. Herşeye rağmen görmek istiyorum, yaş otuzbeş gerçekten yolun yarısı mı? yoksa yeni mi başlıyor hayat.

--

Aslında zaman makinesini sadece gelecekteki beni bu güne getirip al yaşı yaşına uygun bir adam demek için istemiştim ama söz verdim, müdahale etmeyeceğim. Sadece bir delikanlıya bakıp çıkacağım.

Ölçü

Sevdiğin müddetçe
ve sevebildiğin kadar,
sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe
ve verebildiğin kadar gençsin.

Nazım Hikmet Ran - 1947