5 Aralık 2010 Pazar

Bir söğüt ağacı

İlk defa bir kadın yerine bir ağaç için yazıyorum bu sözleri. Üstelik hiç bir kadını düşünmeden. Bence sıradan bir ağaç ta değil. << Ankara'da metro inşaatları çok uzun sürüyor. Bu ağaçta o inşaat alanlarının birinin girişinde kenarda büyümeye başlamış. Belki de inşaat bittiğinde kocaman bir ağaç olacak. >> Bu yazıyı ona ithaf ediyorum.

---

Bu ağacın  bizim ağacımız olduğununu hayal edelim. İnşaatın ortasında yanlız bir ağaç değilde bir meyve bahçesindeki kulübenin kenarındaki söğüt ağacı olduğunu düşünelim. Belki yeterince çok istersek gerçek bile olabilir. Bahçeyi ilk gördüğümde meyve ağaçlarından daha çok dikkatimi çeken bu ağacı gösterirken hayal kurarak şunları söylüyorum.

Ne güzel bir ağaç sanırım söğüt, o karmaşanın ortasında kendi halinde yaşıyor. Ne dersin ey sevgili büyümeye, büyütmeye ve akıp giden yaşam içerisinde yaşlanmaya aynı söğütün altında. Belki hafta sonları altında piknik yaparız yada akşamları altına uzanıp dallarının arasından yıldızlara bakarız. Belki kuşlar da gelir ağacın dallarına. Belki onlarda yuva yapar, yavrularını büyütürler dalların arasında. Belki bizde bir aile oluruz. Hep birlikte gelir eğleniriz o söğütün altında.

---

Gerçek dünyada ise şöyle biter filmin sonu; Bir iş makinesi gelir inşaat sahasını düzenlerken kepçesini takar ve ağaçtan kalanları kamyona yükler ve harfiyat sahasına dökülür gider.

30 Kasım 2010 Salı

Vakit kaybetmeden söylemek lazım

Bunları sadece kendim için yazıyorum. Annemin annenemi ziyarete gittiği için evde olmadığı bir gün sabah uyandığımda annemi evde bulamamanın bende uyandırdığı duygu;

Bazen dilinin ucuna gelir söyleyemezsin. O sırada aklına hep yaşanan olumsuz olaylar gelir. Neden eksikliği hissedilmeden anlaşılmaz değeri?

Vakit kaybetmeden söylemek lazım. Sevdiğine sevdiğini,  özlediğine özlediğini. İş işten geçmeden hala fırsat varken. Zira kaçan fırsat treni tek yönlüdür. Kaçınca istesende geri gelmez.

26 Kasım 2010 Cuma

Neden düz yazı değil şiir yazmak istediğimi buldum

Bu sıralar neden düz yazı değilde şiir yazmak istediğimi buldum. Aklımdan geçenleri hemen birileri bilsin istiyorum. Bunun birazı doğrudan yada dolaylı kişisel tatmin, birazı da paylaşmanın dayanılmaz hissiyatı. Şiir yazarken aklımdan, kalbimden geçenleri direkt yazıya dökebilirken düz yazıda yapamıyorum. Her seferinde birşeyler eksik kalıyor. Son dönemde yazdığım bütün yazıların sonu yok. Ana fikri bile sonlara doğru uçup gidiyor. Geriye sadece yazabilmenin kişisel tatmini kalıyor. Fakat okuyan kimse yada hadi okudular okuyana fayda sağlamayan bir yazı ne işe yarar kendini ifade edemeyen cümleler yada yeni yeni ergen olan gelişim sorunları yaşayan  paragraflar olunca; o kadar harcanan saat uçup gidiyor.

Peki ne yapmalıda saatler uçmasın? Bu da bana ödev olsun ki bu yazı gibi yarım kalan başka yazılar olmasın

15 Kasım 2010 Pazartesi

Düşündüm de

Sevmeyecektim, beni benden çok sevmeyeni.
Kapılmayacaktım, biliyorum çok çabuk kapılıyorum.
Üzülmeyecektim, beni üzmeye gücü yetmeyeceklere.
Ağlamayacaktım, sebebi malum çıkmazlarım için.

Ve hatta;

Düşünmeyecektim, gereksiz yere hiç durmadan.

Herşeye rağmen;

Pişman olmayacağım, yaşadıklarımdan ve yaşayacaklarımdan.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Yeni keşfim trenler

Hayat bilimsel bir araştırma benim için, konusu da en sevdiğim konu yani ben. Sürekli yeni keşifler yapıyorum ben de benim için.

Son keşfim de trenler ile hayat üzerine. Hani şu ineklerin bön bön baktıkları var ya işte onlar değil. Bu tren başka. Bu trenin kendi de taşıdığı yükler de beynimde. Yüklerin sahibi de benim.

Daha doğarken bir lokomotif birkaç tane de yüklü vagon ile doğar insanoğlu. Fakat son nefesini verene kadar ya tüm yüklerini boşaltmalı ya da yanına alacaklarını da alabildiğince doldurmalı ki pişman olmasın.

Önceleri şikayetçiydim bu vagonlardan; beynimin içinde uzunca bir tren. Ya gücüm bu vagonları çekmeye yetmezse derken tren uzadıkça lokomotifin gücünün arttığını da gördüm. Bu yaşta o kadar çok vagonum var ki. Bazıları yarım dolu; doldurmaya fırsatım olmamış ya da ben o fırsatı
kaçırmışım. Yarısı boşlar da var. Boşaltılması gereken yerde yarısı boşaltılmış. Aynı gibi görünseler de yarım dolular ile yarım boşların farklı farklı hikayeleri ve ödenen farklı bedelleri var.

Benim en çok hoşlanmadığım yarım doluları taşımak.Onları atmayı bile düşündüm. Sonra baktım ki onları atınca bomboşum.Bütün herşey onların doldurulup götürülmesi gereken yere götürülmesi üzerine kurulu.Onlarsız rotam bile belirsiz.

...

Sonuçta hayatta herkesin bir treni var. Buna ben tren diyorum, siz otobüs deyin. Yada hiç birşey demeyin sadece yük deyin. Adı ne olursa olsun. Bunlar hayattaki rotamızı çizmemizi sağlayan şeyler. İhtiyacımız olduğu sürece varlar. İhtiyacımız olmadığında zaten onlar çoktan
yanımızdan gitmiş oluyorlar.

7 Kasım 2010 Pazar

Yerini doldurmak

Ve bitti yazdım. Gerçekten bitti. Şimdilik aşk da, hayaller de yok. Ticarette bize hiçkimse vazgeçilmez değildir. Herkesin yeri doldurulabilir'i öğrettiler. Bir kapitalist öğreti. Peki ya aşkta onda da birileri birilerinin yerini doldurabilir mi? Yoksa zamanla yeri daralıp genişlese de onun yeri hep kalır mı? Peki bu daralmalar genişlemeler kalbi kanatır mı? Yoksa o yerin yeni sahibi olan herşeyi unutturur mu?

Ben bitti deyince bitti mi sandın ya kahvenin dibindeki telveler misali bende kalanlar. Onlarlada kahve falı bakarız artık. Belki kısmet çıkar :)

3 Kasım 2010 Çarşamba

Ve bitti

Başlangıcı da farklıydı bu aşkın, biraz ürkekçe, hatta korkakça başlamıştı. Bitteceğini hissetmiştim, direnmek istedim, bitmesin istedim. Demekki bitmesi gerekiyormuş. Ve bitti. Tek taraflı başlamıştı, tek kişilik devam etti, iki kişilik olarak bitti.

***

Aslında üzülmemiştim bittiğine fakat bu satırları yazarken biraz canımın acıdığını hissettim. Doğanın kanunu bu her başlayan şey bir gün biter.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Korku ve aşk üzerine

Herşeyi göze alabilecek gücüm vardı yada ben öyle zannediyordum. Ta ki aşk damarlarımda dolaşmaya başlayıncaya kadar. Sonra korktum bir sürü şeyden. Belkide ilk defa bu kadar çok şeyden aynı anda korktum. Hepsi kaybetmek ile ilgiliydi. Kaybedilebilecek bir sürü şey. Korkularımı yenmek bir kenara, onlarla yüzleşmek bile aylarımı aldı. Bir çoğunun üzerine gittim, sorguladım. Ben üzerine gittikçe ufaldılar ve sonunda kayboldular. Bir tek gözlerimi kapadığımda gözleriminin önüne gelen gülümseyen yüzünün asılmasından hatta bundan benim sorumlu olmam düşüncesi ile başedemedim. İşte bu çok zor geldi. Ama pes etmedim. Korkularım yüzleşirken farkettim ki korkularım da yavaş yavaş beni elegeçirmeye başlamışlar. Sanki aşkımı yenmek adına sinsice onlarda damarlarıma sızmışlar. Kalbimdeki aşkın yerini almak için adım adım ilerliyorlar.

***

Korkularımın aşkıma yenik düşmediğini göstermek için son bir kez daha yazacağım. Neler yazarım nasıl yazarım bilmiyorum.Ama önce sana aşkımı haykırmak istiyorum. Belki gözlerim gözlerindeyken kalbim de kalbine ulaşır.

Kaybetme korkusu

Sen misin kaybedecek birşeyim yok diye böbürlenen, kendine telkinde bulunan. Al sana kaybedecek birşeyler. Bakalım şimdi ne yapacaksın. Yoksa kaybetme korkusuyla kendini sıkışmış, ezilmiş mi hissediyorsun? yapacak birşey yok kendin ettin kendin bulacaksın.

28 Ekim 2010 Perşembe

Birşeyleri elde etmek üzerine

Bu yazıyı otobüs ile eve giderken yazmıştım. Hayat çok garip; yazarken ki psikolojim ile şimdiki psikolojim arasında dağlar kadar fark var. Fakat birazdan okuyacağınız fikirlerimin doğruluğunun sağlamasını biraz önce bir kez daha yapmış oldum.


Bir şeyi elde etmek için öncelikle istemek gerekir. İstemek zincirin ilk halkasıdır. Fakat çoğu zaman (sanırım bazı durumlarda bebekler yapabiliyor) sadece isteyerek birşeyleri elde edebilmek mümkün değil. İstediğin şeyi elde etmek için çaba sarfetmek gerekir. Çaba sarfederek genelde istediğini elde edersin. Bazende öyle bir an gelirki sadece istemek yada elde etmek için çaba sarfetmek yetmez. Belirli bir zamanın geçmesi, belirli bir hayat kesitinin de yaşanması gerekir.

Bunu son bir yıl içerisinde kendi hayatımda bolca gözlemliyorum. İstediğim yada çaba da sarfettiğim bir sürü şey istesemde o anda olmuyor. Fakat bazıları belirli bir zaman sonra farklı şekilde de olsa gerçekleşebiliyor.


Bazen keşke demeden kendimi alamıyorum “keşke hayatta herşey bebeklerin karınları açıktığında ağlayıp yemek istemeleri ve yemeğin gelmesi kadar kolay olsa.” Sonradan düşünüp o zamanda eldekilerin kıymetini anlayamazdık deyip bu düşüncelerden vazgeçiyorum.

Bir kaçıştı benimkisi

Herkes birşeylerden kaçar zaman zaman. Benimde oldu kaçışlarım. Diğerlerini bilmem ama ben senin yanımdaki hayaline koştum bu kaçış saatlerimde. Okuldan kaçıp dışarıda top oynamak isteyen çocuklar gibi bir bahane bulup sana gelmek ister oldum çoğu zaman. Şimdi yine bir kaçış saatimdeyim. Bu sefer senden senin için kaçıyorum. Acaba yine hayaline koşsam onunla farklı hülyalara dalabilirmiyim.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Öyle birşey

Hani dilinin ucuna gelirde söyleyemezsin. Ya da tam söyleyecekken boğazına düğümlenir kelimeler. Benim sana söylemek istediklerimde hep böyle oldular. Her gün sana söylemek istediklerimi söyleyemeden seni kaybetmenin korkusu ile yaşamak nedir bilirmisin. Ya da seninle konuşmak için planlar yapıp hayallere dalıp iş konuşmaya gelince havadan sudan konuşmak zorunda kalmak ne zor gelir. Aşkın bir çok halini yaşadım. Anladım ki daha yaşayacağım bir sürü hali var. Bu halini ilk defa yaşıyorum. Aşkın bu hali bana suyun gaz halini hatırlatıyor; Bırakıversem uçup yok olacak. Tutabilirsem inanıyorum ki şekil değiştirip gene su olacak.

---
Ah bir bilsen seni düşünmediğim zamanlarda seni düşünmeyi dahi özlediğimi. Bu gecede diğer geceler gibi seni düşünüyorum. Seni düşünerek uykuya dalacağım. Bilmiyorum şimdi ne yapıyorsun. Bir telefon mesafesinde fakat sanki kıtalar kadar uzaksın. Teknolojinin kıtaları birbirine yaklaştırdığı gibi yaradan da kalplerimizi birbirine yaklaştırsın. Yüzünden gülümsemen hiç eksik olmasın.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Ne de çabuk özledim

Özlem değişik bir duyguymuş. Özlemeyince insan anlayamıyor. Hele bu özlem; aşk da içeriyorsa dayanılması iyice zorlaşıyor.

22 Ekim 2010 Cuma

Bu sefer kolaycılık yapmayacağım

Bu sefer kolaycılık yapmayacağım. Hen an hayalinle yasadığımı yazdıklarımdan değil benden duy. Biliyorum ki ne olursa olsun ben konuşmaya başladığımda hayalin bir daha dönmemek üzere yanımdan gidecek. Belki duyduklarin hoşuna gitmeyecek bu da beni hem sensiz hem de hayalsiz yapacak. Belki de hoşuna gider sözlerim. Tek kişilik sana olan aşkımı paylaşmak istersin. O zamanda hayalin değil kendin olursun yanimda.
Hayaline değil sana yazarım aşk sözcüklerimi.

21 Ekim 2010 Perşembe

Güzel bir söz buldum

"İnsanlar gelmeleriyle yanlızlıklarını dağıtanları severler; Gitmeleriyle kendilerini yanlız bırakanlara aşık olurlar" kim demişse güzel söylemiş.

19 Ekim 2010 Salı

Gri ankara sabahı

Yine gri bir ankara sabahındayım. Gri binalar somurtan şikayet eden insanlar. Olsun içinde yar olduğu sürece o gri Ankara'da bile en küçük yeşillik orman, yerdeki su birikintileride denizdir benim için.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Başlıksız

Artık tamamen telsim oldum. 
Geri dönüşü yok. Direnmek yok. 
Gel desen herşeyi bırakır koşar gelirim. 
Bir bilsen kalbimden geçenleri, 
Bir bilsen yanındayken boğazıma düğümlenenleri. 


--
Altıncı his midir? yoksa kalıpsal farklılık mı?
Anlarmısın acaba sana olan duygularımı?
Hissedermisin bu buzdan kafesin içindeki kalbimini atışlarını?
Eritirmisin buzlarını?

Hayat çok garip

Hayat çok garip. Mesela bazen kaybetmekten korktuğun şeylerin zaten senin olmadığını anlayabiliyorsun. Hep bu aşk hikayesinin eşitsiz bir denklem olduğunu düşünüyordum. Fakat zaman akıp geçiyor. Bu aşk denkleminde önceden tek birşey kazanırken aksi durumda iki şey kaybediyordum. İtiraf ediyorum gerçekten hazır değildim ve zaten buna cesaretim de yoktu. Kalbim sürekli boşver risk al desede beynim hep dur tekrar düşün dedi. Bende sorguladım, aşkımı, yarimi, kaybedeceklerimi. Hatta en çokta aşkta mantık olmaz diye bir an olsun tereddüt ettiğim için aşkımı sorguladım. Acaba gerçekten aşıkmıyım diye. Sorgulamalarım sırasında farkettim ki ilk görüşte aşkın hayalini kuran ben,(aşk filimlerinden olsa gerek) kolay kolay ilk görüşte aşık olamayacağım. Geldiğim sonuç hala kendisi yada fotoğrafı bir tarafa internette kullandığı avatarını bile görünce içim titriyorsa hala seviyorum ve aşığım demektir. Bu gün aşkımdan eminim çok da kolay olmadı bunu kendime itiraf etmem.

İçimden naralar atmak geliyor. Gel gelelim yanına varınca sus pus oluyorum. Hatta beynim duruyor. Allah'tan dilim her tutulduğunda kalpten konuşmayı diliyorum. Ey yar beni duy beni kalbinde hisset. Bu suskun dilim elbet çözülecek. Bunun çok geç olmamasını da yine yaradan dan diliyorum.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Boyzone - Love Is A Hurricane





Whoa
I lie in bed but I can't sleep
On the ledge but I can't leap
Even doing nothing is so hard to do
To do
On my tongue but I can't speak
The simple things are sometimes deep
I only hope that this means something to you
To you
I want to spend my life with you right by my side
Cause when you kiss my lips I see lighting in the sky
That's like
One step forward and two steps back
Cause love is like a hurricane
When you're with me I'm on track
We're riding on the crazy train
I'll be fine
If you're mine at the end of the line
Butterflies I want to keep
I try to laugh but I just weep
There's something about you gets me just so deep inside, inside
I want to spend tonight just looking in your eyes
I feel like a millionaire but I don't have a dime
It's like one step forward and two steps back
Love is like a hurricane
When you're with me I'm on track
We're riding on the crazy train
I'll be fine
If you're mine at the end of the line
Let me love you
Won't you let me love you
Won't you
You got me lovin you
Yeah you got me loving you
Oh you got me loving you
Girl you got me loving you
One step forward and two steps back
You're love is like a hurricane
When you're with me I'm on track
We're riding the crazy train
I'll be fine
If you're mine at the end of the line

Karanlık bir gece

Karanlık bir gecedeyim.
Karamsarlığım geceden daha karanlık.
Tam aydınlık bir gece derken yine karanlık.
Gecemi aydınlatacak ne bir fener ne bir mum var.
Karanlık bir gecedeyim.
Öfkem karamsarlığımdan daha karanlık.
Umutsuz bile değilim, öyle bomboşum.
Karanlık bir gecedeyim,
Dünyaya güneş yine her günkü gibi doğacak biliyorum,
Ben güneşimi ararken kayboldum,
Güneşten yansıyan ay ışığına bile razıyken,
Yine karanlık bir gecedeyim,
Mutsuzluğum geceden daha karanlık.

14 Ekim 2010 Perşembe

Bu yazıya da başlık vermeyelim

İnsan yazmak için aşk acısı çekmek ister mi? Ben yaklaşık iki yıl önce ben bunu çok istedim. Reddedildim, bunu insan ister mi ben istemiştim. İstediğim oldu, üzüldüm, mutsuz oldum ama yazamadım. Herşeyi yazmak için isteyip yazamadım. Bu gün anlıyorum ki hayat o kadar basit değil. Yazmak vs de öyle olmuyor. Kalp biri için çarpmayınca ellerde, beyinde kör ve sağar olup bir kenara sığınıp kalıyor. Ta ki biri gelip elinden kaldırıp doğru yolu gösterene kadar.

Bu gün o ırmaktan çok sular aktı. İnsanlar değişti, hatta çevrem tamamen değişti, bende değiştim. Kısa vadeli hedeflerim, hayallerim, amaçlarım da değişti. En önemlisi artık aşkın acısını değil kendisini istiyorum. Nasıl birşeyse aşkı isterken sürekli yazmaya başladım. Sevgiliyi düşünürken duygularım kelime olup cümlelere dönüşüyor. Yolda yürürken, seyahat ederken, çalışırken kısaca her yerde sanki o yanımda, içim kıpır kıpır. Sanki hayat filminin bir bölümünü hem oynayıp hem izliyorum. Bu günlerde hayat filminin bu bölümünün fıragmanını izlemekteyim. Filmin başlamasını sabırsızlıkla bekliyorum.

---
Ey yar kalbim senin için atarken, aklımda senin dışında hiç birşey düşünemezken; beni duy, beni hisset. Ne zaman olur? nasıl olur? bilmiyorum fakat sadece kalbinle değil kulaklarınla duyup gözlerin ile de kalp gözümü görebilmen için karşında olacağım.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Söyle doktor

Aşk ateşinden yanan yaraya hangi melhem iyi gelir. Ya da aşkından parça parça olmuş bu mecnuna hangi cerah çare olur. Acaba bir kardiyolog teknolojiyi sonuna kadar kullansa kalbimde yanan ateşi görebilir mi? Ilk yardım çantasındaki malze listesini verdin gibi gönül yaraları içinde bir liste verebilirmisin.

Bir bilsen

Bir bakışının içimde ne yanar dağlar patlattığını, Bir gülüşünle ne fırtınalar kopardığını, Üzüldüğün anda da ne savaşlar çıkardığını birbilsen. Düşünüyorumda seviyorum dediğinde ortada bir ben kalmayabilir. İnsan yok olmayı ister mi? Eğer sevdiceğim, senden gelecekse bu yok olma yak beni, yık beni, yoket beni.

Yaradana sığınmak, Hangi yüzle!

Ben nasıl böyle biri oldum neler değişti? Bize bir karar vermeden önce istihare yapmamız öğretildi. Daha neler neler de öğretildi. Fakat gel gelelim hangi yüzle yaradana sığınacağız. Bile bile küçükte olsa günah işlerken Allah aklına gelmezken şimdi bir karar vermek için bile olsa hangi yüzle kapısına gideceğiz. Yaradanın merhameti ve şevkati sonsuzdur. Her şeye rağmen affına sığınarak kapısından boş dönmeyeyiz inşAllah.

---

Böyle bir gerçekle beni yüz yüze getirdiği için sevgiliye sonsuz teşekkürler. Allah'ın rahmeti ve merhameti üzerine olsun.

12 Ekim 2010 Salı

Susmak

Bunu bu sıralar çok yapıyorum. Her şey için susuyorum. Aşk vs konusunda susmak ile ilgili bir sürü şey yazdığımı önceki yazılarımı okursanız zaten görürsünüz. Farklı alanlarda da insanların seni duymak istemediğini hissettiğinde neden onlar için düşünmeye konuşmaya vakit harcayasın.

Susmak sadece gereksiz sessizlikleri değil, Yeniden konuşamamayı da getiriyor. Yeniden konuşamama sesizliği.
Konuşmak isteyipte susmak nedir bilirmisiniz? Ben bunu defalarca tekrar tekrar yaşıyorum. Hemde neredeyse her konuda

10 Ekim 2010 Pazar

Kendim için de sadece sen

Dedim ya bı sıralar aklımda sadece sen varsın. Bu sıralar kendim için yaptığım birşey var mı? diye düşündüğümde sadece sana aşık oluşum ve senin için sayfalar dolusu yazılar yazışım geliyor aklıma. (Çıkarcı biri değilim yada çıkarcı pisliğin biriyim sen seç.) Tam beş aydır sadece seni düşünüp sadece senin için yazıyorum.

Ağlamak

Ağlamak sebebi ve sonuçları bir kenara insanın doğasında var. Daha doğarken ağlayarak doğan kadın yada erkek daha sonraları neden ağlamasın.

Genel eğilimden farklı olarak ben ağlamaya önce dinlediğim dini sohbetler ve dini hikayeler ile başladım. Oradaki motivasyon sonucu hıçkıra hıçkıra ağlamak farklı bir duyguydu. Şuanda istesem (ki bazen istiyorum) yapabileceğimi sanmıyorum. Bence artık o eski temiz saf kişi değilim.

Daha sonraları nedendir bilmem belki arabesk kültürünün etkisindendir. Aşk şarkıları dinleyip hüzünlenir ara sıra da ağlardım.

En son ne zaman ağladım bilmiyorum. Hala aşk filmleri yada aşk şarkıları dinlediğimde hüzünleniyorum. Fakat dini konularda tamamen ruhsuz biri oldum.

Sanırım hayatımda bir kere de pişmanlıktan, vicdan azabından ve çaresizlikten ağladım. Bir kadın için ilk ağlayışımdı. Sanırım bir kadın tarafından da ilk kandırılışım. Bir blöf yapmıştı ve bende adeta bir sazan gibi o blöfü yemiştim.

---

Genelde kızlar bunu söyleme cesaretini gösterebiliyorlar. (yada ben sadece onlardan duyuyorum) Evet bende filmlerdeki aşkı arıyorum. Şimdiye kadar çok aradım. Belki bulurum bilmiyorum.

Ben bu satırları yazarken sen ne yapıyorsun bilmiyorum. Acaba sen aradığım kişimisin. Yada ben senin beklediğin kişimiyim. Şimdiye kadar bir kadın için hiç bu kadar çok satır yazmamıştım. işim gücüm sadece sana yazmak oldu.

Acaba sen bu yazıları bir gün okuyacakmısın. okursan neler düşüneceksin.

Niye hep seni düşünüyorum?

Bu sıralar yanlız kaldığımda neden hep aklıma sen geliyorsun. Şikayetçi değilim. Sanırım bağımlın oldum. Senin yüzünü görmediğim haftalarda daha farklı oluyorum. Aklım hep sende kalıyor. Acaba ne yapıyor diyorum. Keşke aklının bir köşesinde ben olsam diyorum. Saklamayacağım herşeyi bilen yaradanın benim için yazmış olduğu kaderde senin farklı bir yerin olmasını istiyorum.

---

Ey yar! Beni duy, beni hisset.
Kalbim senin için atar,
Beynim seni düşünmekten başka birşey yapamazken
Duygularım, hislerim kalbinin derinliklerine ulaşsın.

Acaba kötü bir insanmıyım?

Tanıdığım hiç kötü insan yok diyemem. Fakat hiçbirinin iç dünyalarını bilmiyorum. Acaba kötü düşüncelere kapıldıklarında hiç vicdan frenine takılmıyorlar mı? Ankara eminyet müdürlüğünün duvarında kocaman "Herkesin polisi kendi vicdanıdır." yazıyor. Ben aklıma en ufak kötü birşey gelse bir bariyer misali bu engele çarpıp geri dönüyorum. Bir sürü korkum var mesela bu bariyeri bir gün aşmaktan ve isteyerek birine kötülük yapmaktan korkuyorum. Bu her türlü bir kötülük olabilir. İçeriği ve niteliği önemli değil ama bu dünyada benim üzerime yüklenen bir görev varsa bu kötü bir insan olmak değildir, olmamalıdır diye düşünüyorum.

Kendime kızıyorum

İçimden geçenleri nasıl yazsam bilemiyorum. Bazen herkese sinir oluyorum. Ama en çokta kendime sinir oluyorum. Ben seni seviyorum ama sen hala bunu bilmiyorsun. Herkes sana yanlız olmamalısın derken ben içimden "ben, ben" diyorum. Bunları aylardır sadece içimden söyleyebildiğim için kendime kızıyorum.

---

Aşk nedir diye kendime sorduğumda; "Aşk iki kalbin tek bir şey için aynı anda atmasıdır, İki farklı elma yarısının sanki bir bütün elmaymış gibi tek vücut olmasıdır. Ya da farklı dünyalarda ortak hayaller kurmaktır." diyorum. Peki bunlar bir anda olabilir mi?

9 Ekim 2010 Cumartesi

Anladım ki

Anladım ki ne seni düşünmeden nede senin için yazmadan duramayacağım. Şu sıralar nefes almak nasıl bir ihtiyaçsa sende benim için bir ihtiyaçsın. Hayat bize öyle oyunlar oynuyor ki tam herşeyi göze alıp seni seviyorum, sana aşıkım diyecekken farklı konularda attığım adımlar sessiz kalmamı gerektiren bir durum oluşuverdi. Ama çok uzun süre sessiz kalabileceğimi sanmıyorum.

--
Resim yapma konusunda olabildiğince yeteneksizim fakat fotoğraflarını her gördüğümde resmini yapasım geliyor. En kısa sürede bir resim kağıdı alıp resmini yapmayı deneyeceğim. Küçükken resim yaparken bile insanları çöp adamdan yapan ben inanıyorum ki sana olan aşkımın kağıda yansıması fotoğraflarından farksız olacaktır.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Sıradan biri olmak yada olmamak

Sıradanbiri ismi nereden geliyor bu konuyu açıklayarak başlamak istiyorum. Bir nevi terbiye amaçlı ortaya çıkmıştı. Hiçbir insanın sıradan olmadığına inandığım için kendimi sıradan addederek bir nevi cezalandırmak istemiştim. Biraz sadistce gelebilir fakat biri bana ceza verecekse niye başkası olsun ben kendime ceza da verebilirim.

Gelelim asıl yazmak istediğim konuya iradem ile ilgili herhangi bir noktada müdahaleye asla tahammül edemiyorum. Sırf bu yüzden tercihlerimde bana dikte edilmeye çalışılanın zıttını yapmaya özen gösteriyorum. Mesela emirivakilerden nefret ederim.

Konu ile ilgili aklıma geldikçe söylendiğim bir şey beni bir kız arkadaş ile tanışıtıran bir arkadaşım sen bu kızı kesin götürürsün dediği için. Hayatımda uygulamaya çalıştığım dini kurallar(mesela zina?) bir yana bu tip bir tavır o kız arkadaşım ile duygusal bir bağ kurma olasılığım olsa bile tamamen yok etmiş oldu. Onu kızı gördüğümde hep aklıma o arkadaşımın sözleri kulaklarımda yankılanıyor.

Yada saçlarımı birinin kestir demesine. Sırf bu yüzden saçlarımı uzatabilirim.

Özgür bir birey kendi kararlarını düşünüp tartıp kendi vermelidir. Sırf biri diyor diye iş yapılmaz. Bana birşey dikte edildiğinde ben mümkün olan en zıttını yapmaya özen gösteriyorum.

3 Ekim 2010 Pazar

Seni kalbimden silmek istiyorum

Madem böyle sürecek bu aşk,
Madem sen hiç öğrenemeyeceksin duygularımı,
Kalbim, beynim, ellerim olmaz! yapma! dese de,
Seni kalbimden silmek istiyorum.

Çok zor bir durummuş bu,
Elini tutabilecek kadar yakınken, kafamı çevirip gitmek,
Sesini duyunca kalbim depreşmesin diye uzakla gitmek,
Seni aklımdan da silmek istiyorum.

Tamam biraz şipsevdiyimdir,
Kararsızlık konusunda da birinciyimdir,
Tam seni seçmişken,
Seni aklımdan da kalbimden de silmek istiyorum.

Seni her gördüğümde iyicene alevlenirken,
Kolay değil kalbimdeki koru kül yapmak,
Nasıl yaparım bilmiyorum,
Tek bildiğim hala seni seviyorum.

---

Sana yazmayacaktım söz vermiştim kendime sanırım bunu beceremeyeceğim. daha önce seni unutmayada söz vermiştim.Yapamıyorum, iyicene aptal aşık oldum. Seni düşününce yüzümü bir sırıtma alıyor. yeni farkettim. Seni görünce kimdilir nasıl bir şekil alıyorum. Sen varken konuşamıyor, sürekli saçmalıyorum.(yada sürekli saçmalıyorum bilmiyorum.) Nasıl yaparım nasıl ederim bilmiyorum fakat böyle sürüp gittikçe korkarım benim duygularım azalmak yerine artmaya başlayacak.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Yine pes ediyorum

Korkularıma yenik düşüp duydularımı sana söyleyemesemde anladım ki benim sana hislerim ile senin bana olan hislerin aynı değil. Hatta yakın bile değil.

Şimdi bir arabesk şarkı çalar yandaki binadaki tekstil atölyesinin içinde yayılır gürültüsü buralara kime ve neden yazıldığı bir kenara, henüz duymasam da sana itaf ediyorum bu şarkıyı.

Bazen mutsuzken yada sinirliylen içimden ellerimden ateş topları çıksa da her yeri yaksam diye düşünürken sana kıyamıyorum. Sen benim seni sevdiğimi bilmiyorsun ki. Ben bir korkak, seni kaybetme korkusuna sana duygularımı söylemedim.

İlk defa korkularıma yenik düşüyorum. Bu reddedilme yada başka birşey değil. Sadece kaybetme korkusu sen öyle yanımda dur ben hiçbirşey söylemeden seni seyredeyim istiyorum. Sen konuş ben seni dinlerim. Sözlerin bazen canımı acıtsada seni dinlemek sevktir benim için.

--

Artık yazmayacağım senin için. Duygularım canımı acıtsa da artık mutluluk istiyorum. Artık mutlu, sevinçli umut dolu şeyler yazmak istiyorum. Tamam belki içinde sen olmayacaksın ama olsun.

28 Eylül 2010 Salı

Haberin var mı?

Bu sıralar eski şarkılar dilime dolanıyor. Coşkun Sabah'tan Haberin var mı? sözleri sanki benim dilimden dökülüyor.





Haberin Var Mı - Coşkun Sabah

Yıllar yılı gizliyorum
Hep içimde saklıyorum
Kimselere diyemiyorum

Gizlediğim aşkımsın sen
Sakladığım sevdamsın sen
Gönlümdeki büyük sırsın sen

Haberin var mı?
Seni çok sevdiğimden
Haberin var mı?
Yüreğimin sesinden

Bir dua gibi
Bir dilek gibi
Gizliyorum senin sevgini

Aaaahhhh...
Yaşadığım hayalleri
Gündüzleri, geceleri
Kimse vereyim bu sevgimi?

Diyemiyorum.. Diyemiyorum..
Kimselere diyemiyorum...
Diyemiyorum.. Diyemiyorum..
Hep içimde gizliyorum..

27 Eylül 2010 Pazartesi

Sonsuza dek vazgeçilmez olmayacağını bile bile onu istemek.

Bende biliyorum yârin sonsuz bir vazgeçilmez olmadığını, üstadların dediği gibi sevgiliye sensiz yaşayamam derken bile, öyle yada böyle yaşanacağını. Bu biraz bile bile ateşte yanmak değilmidir. Ben ateşin kendisini istiyorum. Sonsuza kadar olmasada olabilecek en fazla sürede yanımda kalıp beni yakıp kül edebilsin diye.

--

Ben vazgeçilmez olarak yari görmek isterken vazgeçilmez arayışıma bir arkadaşım tek vazgeçilmez "kendi çocuğun" dedi. Biraz düşündüğümde haklı olabilceğini düşündüm. Fakat bu dünyada çocuk sahibi olabilmek için hayatta daha fazla tecrübe sahibi olmak gerekiyor. Daha gerçek aşkı tadamamışken çocuk sahibi olmak yakın bir gelecekte görünmüyor. Tamam gerçek vazgeçilmez kendi çocuğun olabilir fakat ben vazgeçilmez bir yar istiyorum. Ben istiyorum diyorum fakat yar beni duyuyormusun. Beni hisset sessiz sesimi duy.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Sevdiceğim benim vazgeçilmezim olur mussun?

Şuanda düşündüğümde hayatta vazgeçemeyeceğim birşey yok gibi görünüyor. Bunun iki anlamı var.

  • Beni ölümden alı koyan hiçbir şey yok. Son faaliyetimizde teröristler tarafından takip edildiğimizi düşündüğümüzde acaba diye düşündüğümde acı gerçek ile yüzleştim. Bu dünyada vazgeçemeyeceğim hiçbir şey yok. 
  • Tam tersi yönde vazgeçemeyeceğim hiçbir şey yok. Ve istediğim zaman sıfır noktasına inip tekrar yüklecek gücü kendimde hissediyorum.

Fakat ben bu durumun böyle olmasını istemiyorum. Bir vazgeçilmez istiyorum. Adını dahi yazamadığım sevdiceğim benim vazgeçilmezim olur mussun?

19 Eylül 2010 Pazar

Birazda gerçek dünyaya dönelim.

Aşk ne kadar sıcak ne kadar yakıcı ise, sen o kadar soğuk ve dondurucusun.
Ben ateşinde yanmayı her göze aldığımda, soğuna kapılıp donmaktayım.
Biliyorum bu filmin sonunda mutlu son yok.
Zaten başrolünde benim olduğum filmlerde, aşk filmleri değiller.
Her aşk filmi denemede film nedense bilimkurgu'ya dönüyor.
Bu sefer farklı her seferinde doğaçlama oynarken bu sefer önce senaryoyu yazıyorum.
Bir santranç oyuncusu gibi her hamlede olabilen en uzun sürede düşünüyorum.
Bakalım sahneye çıktığımda hayat ne gösterecek.

--
Bu gece biraz karamsar biraz da çaresizim. Elimde değil yine seni düşünmekteyim.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Yine sana yazasım geldi

Yazmadan uyuyamadım. (Denedim olmadı) Aslında araştırmam gereken bir sürü politik konu yazmam gereken bir sürü teknik konu var. Hatta yönetmem gereken siteler bile var. Bense firardayım. Onlardan kaçıp sana geldim.

Bu sıralar çok karamsarım sanırım biraz da boşluktayım. Ne kadar sürdürebilirim bu tek kişilik yanlızlığı bilmiyorum. İki kişinin ortak yanlızlığının hayalini kurarak ne kadar sabrederim. Sussamda yanlızım, konuşsam da. Susarsam en azından uzakta da olsa gönlüme misafir olan sen varsın.

Bu sessizlik emri sadece dilime geçebiliyor. Kalbim, beynim ve ellerim sen! sen! ille de sen! diyor.

Senin gibi yapıp bende içinde senin olmanı istediğim gelecek ile ilgili hayal kurmayı kesiyorum. Geriye sadece bu günümde sen kalıyorsun. İçimde garip bir his bilmiyorum nedir? Seni düşünürken hızlanan kalp atışlarımın da sebebini bilmiyorum.

Acaba ben seni düşünürken hiç aklına geliyormuyum. Dualarımda sen varsın, rüyalarımda yine sen. Şimdi senli bir rüyaya merhaba demek için yazıyı bitiriyorum.

12 Eylül 2010 Pazar

Biri uyum dedi

Biri uyum dedi ben de düşünmeye başladım.

Şimdiye kadar çok fazla aşk yaşamasam da en uzun süreninin kişiğini düşündüm. İlk başlarda baskın biriydi ("+" diyorum). Ben budurumda edilgen konumdaydım. ("-" oluyorum). Normal fizik teorilerinde zıt kutuplar birbirini çeker. ("-" "+" = mutluluk diyelim.) Fakat ne kadar baskın olsa da (zayıf bir +) kuvvetli bir edilgen karşısında bazen kutup değiştirebilir ("+" zamanla - olur). Bu durumda yaşadığım tecrübe ("-" "-" = mutsuzluk) ayrılık ile noktalanıyor. (Bazen bu konuda kendimi bir vampir gibi hissediyorum.)


Farklı bir açıdan bakarsak modern fizik aynı kutuplarında birbirini çekebildiğinden bahsediyor. ("-" "-" yi bazen çekebiliyor.) Bu durumu insan ilişkilerine uygulamak ne kadar doğru bilmiyorum.

Son 3-4 tercihimi göz önüne alırsam benim açımdan hep ("-" "-" yi çeker şeklinde) aynı kutuptan kişilikler seçiyorum (yada onlar beni çekiyor).

--

Bu teorimde şöyle bir problem var. Kadınlardaki genel eğilim kendilerinin edilgen ("-") kalıp erkeğin etken ("+") olması yönünde. Genlerden gelen birşey olsa gerek.
Tabii Bu durumda yukarıdaki teoriyi uygulamak istey ben yanlız kalıyorum. :)

Gecelerimde sen varsın

Yine uykusuz bir gecemden yazıyorum sana. Hayatın derdi tasası bitmez benimki de bitmiyor. Bitenlerin yerine hemen yenilerini çıkarıyorum. Yarınımı, geleceğimi düşünüyorum. Şunu şöyle yaparım, bunuda böyle yapayım derken birden aklıma sen geliyorsun. Ses tonun kulaklarımda yankılanıyor. Yüzün gözümün önüne geliyor. Ürperiyorum.

Bu sıralar seni düşünmeden, anlamlı yada anlamsız sana yazmadan uyuyamıyorum. Uykuya seninle dalıyorum. Seni düşünürken unutuyorum herşeyi. Ne hayatın stresi, ne dünyada olup bitenler. Herşeyim bir anda sen oluveriyorsun.

--

Yarına gelirsek yarın referandum var. İşin gerçeği sonucu umurumda değil. Ben sadece senin ne düşündüğünü merak ediyorum.

10 Eylül 2010 Cuma

Ya benim olmazsan

Yine bencilliğimin doruklarındayım. Şuan bencil fakat egoist değilim. Daha önce başkaları için acı çekmeyi de dilediğim dönemler olmuştu. Acıyıda öğrenmem gerekiyordu. Düşük bir dozda da olsa acıda çektim.

Şuan en son istediğim şey gerçek bir aşk acısı nee yaparım bilemiyorum. İnsanoğlunun doğasında var elbet unutlur gider fakat geride bıraktığı tortular dişi atmış bir civata gibi her açılıp kapandığında biraz daha yaralar sonunda ya yeni bir diş açar yada olan biten herşeyi yok eder.

İçimde bir korku var. Daha öncede korkuyordum fakat bu başka bir korku ya sana seni seviyorum sana askım diyemezsem. Bu red cevabı almaktan bile korkunç bir son benim için. Kendime bile zor itiraf ederken sana hiç söyleyememek "Allah'ım beni böyle bir sondan esirgesin."

--

Ruhunun derinliklerine sızmak istiyorum.
Aşkının ateşi içimi, beniliğimi yakarken,
Sıcaklığından eriyip kül olmak istiyorum.

Kalbimin, ruhumun kapılarını açmak istiyorum.
Gerçek beni görüp sende sev diye.
Sevde aşkın ateşinde beraber yanalım istiyorum.

Patlayan bir volkan gibi eriyip, saçılalım istiyorum.
İçimdeki kıvılcımların sönmemesi için,
Bu hayali gerçeğe dönüştürmeni istiyorum.

--

Ben bir sürü şey düşünüp isterken bir ışık bir işaret "Allah'ım yardım et."

4 Eylül 2010 Cumartesi

Keşkelerim var benim!

Kendimi bildiğim son on yıldan kalma keşkelerim var benim, Ne kadar düşünüp yavaş yavaş ilerlesem de bir yerinde pişman olduğum, Mesela güzel bir arkadaşlıktan fazlasını isteyip arkadaşımdan da olduğum, Keşkelerim var benim, şu an bile yenilerini eklemeye her an hazırım.

Keşkeler hayatın bir parçası, birde iyikiler var biliyorum fakat ben sadece keşkeleri hatırlıyorum. Bir daha aynı hatayı yapıp keşke dememek için hayatla bir santranç tahtasında oynar gibi oynuyorum. Çoğu zaman hayat beni mat etsede bende yenile yenile oynamasını öğreniyorum.

Ey yar dilimden dökülenleri duyamasan da, yazdıklarımı okuyamasan da bari kalbimden süzülen aklımın sürekli frenlediği duygularımı hisset. Bir gün kalbim aklımı yenerse belki dilim haykırır sana hislerimi, fakat şimdilik aklımın kalbimi frenlemesine göz yumuyorum. Dedim ya korkuyorum. Daha önce defalarca kaybettim. Kaybetmekten korkuyorum. Seni kaybetmektense yamacımda dur. Sana olan duygularımı bilmesende olur. Ne kadar egoistce olursa olsun bu hayatta senden bana bir keşkem olsun istemiyorum.

13 Ağustos 2010 Cuma

Rüyadan hikayeye, olabilirse sonrada şarkıya

Aylar önce rüyamda kulağımda bir şarkı çalıyordu. Uyandığımda hatırladığım birkaç sözü internette arattığımda böyle sözler içeren şarkı olmadığını gördüm. Duyduğum sözleri odamın duvarındaki mantar pantoya asmıştım. Aylardır orada duruyorlardı. Bu sözleri ben tamamlamaya karar verdim. Eğer becerebilirsem belki şarkı sözü bile olabilir. Sadece birkaç sözünü hatırladığım için arasını doldurmaya çalışmak yerine olayı bir hikaye haline getireceğim. Sonrada hikayeden bir şiir yazmayı deneyeceğim. Bakalım bittiğinde nasıl birşey ortaya çıkacak.

Birbirlerini tutkulu bir aşkla seven bir çift acı bir trafik kazasında hayatlarını kaybederler. Geride o sırada annannesinde olan kız cocugu kalır. Kız ergenlik cağına geldiğinde yaşadığı bazı sorunlara belki çare olur diye anne ve babasının en yakın arkadası kıza anne ve babasının hikayesini anlatmaya baslar;

Rüyamdaki şarkı bu kıza söyleniyordu.

Buna benzer bir tekniği daha önce bir yerde görmüştüm. Uygulamayı deneyeceğim. Bu sıralar yazabilcek kadar ilhamım olacağını düşünüyorum. Sadece kimden bahsedersem bahsedeyim hikayenin sonunda ölmeleri gerekiyor.

Söz vermiştim kendime

Söz vermiştim kendime, 
Düşünmeyecektim seni, 
Sonunu bile bile kaptırmayacaktım kendimi. 
Olmuyor yapamıyorum, 
Sokakta gördüğüm kadınlar tıpkı sen, 
Saçları, yüzü, kıyafetleri,
İnsanlar çift yaratılır derler,
Yoksa bu gorduklerim senin binlerce kopyan mı? 

10 Ağustos 2010 Salı

Rüyalarım olmasa

Gerçi ben rüyada bile gerçek hayattakinde farklı davranamıyorum. Nasıl işleyidse bu çekince içime

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Kaybetme korkusu

Evet kaybetmekten korkuyorum, Kaybetme riskinin kazanmaktan fazla olduğu yada riski bile kestiremediğim bir durumda sesiz kalmayı tercih ediyorum. Belki bu biraz canımı acıtacak fakat geçmişte kaybedip keşke dediğim sahneleri tekrar yaşamak istemiyorum.

Üstelik kazanma durumunda bir birim kazanacakken kaybetme durumunda iki birim kaybetmek gibi bir durum sözkonusu olduğunda kalp ile değil beyin ile düşünme seçeneğini seçiyorum.

Tamam kabul ediyorum kaybetmekten korkuyorum. Kendime Şebnem Ferah'tan Korkarak Yaşıyorsan şarkısını armağan ediyorum.


13 Haziran 2010 Pazar

Acaba acaba diyorum

Sanırım aşkı sadece kafamı yastığa koyup hayatın koşturmacasını bir tarafa bıraktığımda hatırlıyorum.

Yine aklıma düştün bir an ürperdim. Hala sen sana olan duygularımı bilmiyorsun. Gerçi bu soruyu kendime sorduğumda şimdi bile kesin bir yanıt alamıyorum. Acaba gerçekten bu hissettiklerim aşk değil mi? Sadece sahip olma/ait olma isteğimi?

***

Sürekli iki kadın arasında tercih yapma ayrımına geliyorum. Şimdiye kadar yaptığım tercihlerin hepsi bana bir hayat tecrübesi olarak geri döndü. Fakat birde iz bıraktılar. Ya diğeri diğerini seçseydin? Beyhude bir soru fakat şuanda yapmam gereken tercihleri bile etkileyebiliyor.

***

Yinede aklıma geldin işte ne yapayım? Şimdi neredesin ne yapıyorsun bilemiyorum. Umarım gülümsüyorsundur. Gözlerimin önüne gelen gülümsemen bana da bir tebesüm verdi.

Bu satırları yazmama sebep olduğun için sana teşekkür ediyorum. Belki belki birgün sana yazdığımı bilerek bu satırları ve diğer yazdıklarımı okursun.

28 Şubat 2010 Pazar

Bu gece

Sana birşeyler yazmak istedim bu gece
Sadece sana ve beklemeden
Herzamanki gibi söylemeye korkarken
Söyleyemediklerimi yazmak istedim özgürce

Hayali şeyler içinde yazdıklarım oldu
Sadece yazmak için kurduğum tek taraflı aşklarım
Yada sonu belli olan hüzünlü hayallerim
Bu seferki farklı söyleyemediklerimi yazdım bu gece

Aşk diyemiyorum, belkide aşkı bilmiyorum
Yanındayken istesem de duygularımı söyleyemiyorum
Ne kadar sürer böyle bunu da bilemiyorum
Her zamanki gibi cesaretim yok
Cesaretsiz hislerimi yazmak istedim bu gece